Endüstri Mühendisliği ve Modernite
Üyesi oldugum ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunları eposta listesinde, bölüm başkanı Çağlar Güven hocam, ders programına bu yıl yeni eklenen "Systems Thinking" mecburi dersinden bahis açarak, içinde algoritma olmayan, klasik bir EM öğrencisinin alıştığı ders biçim ve içeriğinden farklı bu derste, öğrencilerin tedirgin olduğunu, çözüm olmadığı takirde endüstri mühendisinin ne işe yarayacağını sorduklarını söyledi. Kısacası öğrenciler, alıştıkları gibi, sosyal boyutu da olsa endustri mühendisliği problemlerini bir fabrikanın üretim planlama problemine ait matematiksel modeli çözer gibi çözmek istiyor, giderek böyle bir dünyada kendilerini daha rahat hissediyorlarmış. Buradan hareketle Çağlar hocam sormuş: "Modernite endüstri muhendislerini topyekün teslim mi almış ne olmuş.." Aslında sonunda soru işareti olmadığına göre soru sayılmasa da oturdum birkaç satır yazdım. Yazdığım epostayı gönderdikten sonra düşünmeye devam ettim ve eposta metnini geliştirerek blog siteme eklemeye karar verdim.
Endüstri mühendisliği F.W. Taylor'un bilimsel yönetim yaklaşımından kaynaklanmış bir disiplin. Her ne kadar daha sonra bunun üzerine kritik teori'den nasibini almış sistem düşüncesi yaklaşımları ile farklı tartışmalar açsa da genel olarak çözülmek istenen problemin farklı katılımcılarının farklı amaç fonksiyonlara sahip olabileceklerini, veya nesnel gerçekliğin aslında öznel olabileceği çok sık gündeme getirilmiş bir alan değil.
Yani endüstri mühendisliği problemlerini çözerken mühendisimizin genellikle kullandığı amaç fonkisyonu birdir, birden fazla bile olsa bu amaçlar aynı katılımcıların (mesela yöneticilerin) amaç fonksiyonudur. Ayrıca "bilim" olmaktan dolayı bilimsel bir kesinlik aranır, ölçüler tamdır, sonuçlar kesin. Bu bakış açısı doğal olarak EM dalını fonksiyonalist ve pozitivist bir kutunun içinde varediyor.
Türkiye'de farklı EM bakış açılarına en açık bölüm olduğunu düşündüğüm ODTÜ EM'de bile sistem düşüncesi ve kritik bakış açılarının önlisans eğitimine ancak bu yıl girdiği düşünülürse, modernitenin EM'yi teslim almadığını, bilakis uzun bir süredir zaten EM'nin sahibi olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yüzdendir ki, yöneylem araştırması ve endüstri mühendisliği konularını öğrenip problem çözmek konusunda idman yapmış genç endüstri mühendisleri iş hayatına çıktıklarında, bu metodlarla çözecek net problemler arıyorlar. Eğer üretim planlama gibi alıştıkları tanımlı problem ortamlarında çalışmıyorlarsa da ellerindeki metod ve yaklaşım kümesi ile karşı karşıya oldukları karmaşık problemler arasında ilişki kurabilmeleri vakit alıyor.
Öyle ya, en alışık olunan üretim planlama tipi problemler de dahil problemleri bir modele indirgeyebilmek, bu sırada temel amaç(lar)ın problemin katılımcısı pek çok kesimden kimin amaçları olacağına karar vermek, çözüm ararken hangi teknik, sosyal, politik kısıtları göz önüne alacağına karar vermek çok alışık olunan bir durum değil. Üstelik sonunda bir modele ulaşsak bile, bunun çözümü olup olamayacağı, ulaştığımız çözümün orjinal problemin çözümü olup olamayacağı, ulaşılan çözümün nasıl uygulanacağı kesinlik taşımayan konular.
Aslında Endüstri Mühendisliği önlisans eğitiminde bu tür derslerin olması, en azından mezunların bir kısmının mezun olduktan sonra elinde bir çekiç, çakacak çivi arayarak geçirmek yerine iş dünyasını kendince algılamak yönünde bir bakış geliştirmesinde yararlı olabilir. O nedenle sözkonusu dersin programa konmasını ve böylece kesin doğrulardan ve çözümlerden çok emin olmaya alıştırılmış mezun adaylarının biraz da olsa şüpheci ve sorgulayıcı olmaya teşvik edilmesinin çok olumlu olduğunu düşünüyorum.
Mühendislik eğitimi sırasında kullanılan neredeyse bütün yaklaşımlar zaten modernist. Bilimsel eğitim yaparken yaklaşımın bu kadar işlevselci olması elbette şaşılacak bir şey degil. Ama sosyal boyutta bir farkındalık yaratacak şekilde toplumları başka türlü algılamanın, başka şekilde bilim yapmanın, gerçekliği farklı şekilde algılamanın mümkün olduğunu gündeme getirmek lazım.
Örneğin Endüstri Mühendisliği'nin temeli olan yöneylem araştırmasını öğrenirken genellikle kendimizden çok emin şekilde yaptığımız basitleştirme ve kabullerin adeta gökten düştüğünü düşünüyorum. Kısıt ve hedef fonksiyonlarında doğrusallığın sorgulandığını elbette gördüm ama bir problemi modellerken neleri modelin kısıtları arasında koyup neleri problem tanımımızın dışında bıraktığımız veya ihmal ettiğimize bağlı olarak dünya algımızın değiştiğini daha sık farketmeli. Evlilik başka aşk başka gibi düşünüp üretimle ilgili bir problemi çözerken çevresel maliyetleri göz ardı eden bir "çevreci" endüstri mühendisi, hayata dair algısını çözdüğü probleme daha iyi yanıstamaz mı?
Bir endüstri mühendisinin, çözmek istediği problemi, tamemen rasyonel bir şekilde her detayı ile algılayıp modelleyemeyeceğinin farkında olması gerekir. Çözüm için hazırlanan modeller ister istemez bir indirgemedir. Çözüm sürecinde başka bir takım indirgemeler de olabilir. Bunların sonunda bir sonuca ulaşsak bile ulaştığımız çözümü uygulamak örgütsel bir çevrenin içinde belirli nesnel şartlar ve örgütsel aktörlerin etkisi altında apayrı zorluklar içermekte. Durum böyleyken endüstri mühendisliği eğitiminde uygulamaya yönelik bir çözüm için optimal çözümden çok çözümün hasasslık analizinin kritik olduğu tekrar tekrar anlatılmalı. Böyle yapılmazsa pozitivist kesinlikten bu kadar emin yetişip gelen bir mezun adayının, fonksiyonel kutunun dışındaki dünyayı görünce bocalaması normal olsa gerek.
Bu nedenle öğrencilerin bu gibi konularla ilgili kritik bakış açısı geliştirmelerini eğitimin başından beri desteklemeli, bununla ilgili ipuçları verilmeli. Öğrenciler daha yöneylem araştırmasını öğrenmenin ilk adımlarındayken, durum ve problemlere bir başka açıdan da bakabilmeye davet edilmeli. Bunun hem bilim yapış şekli için hem de mezuniyet sonrasında iş hayatında çevreyi algılarken yararlari olacağını düşünüyorum. Tabii bu öncelikle, öğretim üyelerinin kritik teoriye gönüllerini biraz açmalarını gerektirir. Bence o kısmı, pozitif bilimsel idrak ve iman içinde daha da zor.
Ancak neyse ki, diğer mühendislik dallarına göre sosyal bilimlere bir parça daha yakin olmaktan dolayı endüstri mühendisleri sosyal bir farkındalığa, örneğin bir kimya mühendisinden daha yakınlar. Temel bilimlere daha yakın mühendislik dallarında bilim yapma şeklini ve gerçeklik anlayışını sorgulamak çok daha zor olsa gerek.
Endüstri mühendisliği F.W. Taylor'un bilimsel yönetim yaklaşımından kaynaklanmış bir disiplin. Her ne kadar daha sonra bunun üzerine kritik teori'den nasibini almış sistem düşüncesi yaklaşımları ile farklı tartışmalar açsa da genel olarak çözülmek istenen problemin farklı katılımcılarının farklı amaç fonksiyonlara sahip olabileceklerini, veya nesnel gerçekliğin aslında öznel olabileceği çok sık gündeme getirilmiş bir alan değil.
Yani endüstri mühendisliği problemlerini çözerken mühendisimizin genellikle kullandığı amaç fonkisyonu birdir, birden fazla bile olsa bu amaçlar aynı katılımcıların (mesela yöneticilerin) amaç fonksiyonudur. Ayrıca "bilim" olmaktan dolayı bilimsel bir kesinlik aranır, ölçüler tamdır, sonuçlar kesin. Bu bakış açısı doğal olarak EM dalını fonksiyonalist ve pozitivist bir kutunun içinde varediyor.
Türkiye'de farklı EM bakış açılarına en açık bölüm olduğunu düşündüğüm ODTÜ EM'de bile sistem düşüncesi ve kritik bakış açılarının önlisans eğitimine ancak bu yıl girdiği düşünülürse, modernitenin EM'yi teslim almadığını, bilakis uzun bir süredir zaten EM'nin sahibi olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yüzdendir ki, yöneylem araştırması ve endüstri mühendisliği konularını öğrenip problem çözmek konusunda idman yapmış genç endüstri mühendisleri iş hayatına çıktıklarında, bu metodlarla çözecek net problemler arıyorlar. Eğer üretim planlama gibi alıştıkları tanımlı problem ortamlarında çalışmıyorlarsa da ellerindeki metod ve yaklaşım kümesi ile karşı karşıya oldukları karmaşık problemler arasında ilişki kurabilmeleri vakit alıyor.
Öyle ya, en alışık olunan üretim planlama tipi problemler de dahil problemleri bir modele indirgeyebilmek, bu sırada temel amaç(lar)ın problemin katılımcısı pek çok kesimden kimin amaçları olacağına karar vermek, çözüm ararken hangi teknik, sosyal, politik kısıtları göz önüne alacağına karar vermek çok alışık olunan bir durum değil. Üstelik sonunda bir modele ulaşsak bile, bunun çözümü olup olamayacağı, ulaştığımız çözümün orjinal problemin çözümü olup olamayacağı, ulaşılan çözümün nasıl uygulanacağı kesinlik taşımayan konular.
Aslında Endüstri Mühendisliği önlisans eğitiminde bu tür derslerin olması, en azından mezunların bir kısmının mezun olduktan sonra elinde bir çekiç, çakacak çivi arayarak geçirmek yerine iş dünyasını kendince algılamak yönünde bir bakış geliştirmesinde yararlı olabilir. O nedenle sözkonusu dersin programa konmasını ve böylece kesin doğrulardan ve çözümlerden çok emin olmaya alıştırılmış mezun adaylarının biraz da olsa şüpheci ve sorgulayıcı olmaya teşvik edilmesinin çok olumlu olduğunu düşünüyorum.
Mühendislik eğitimi sırasında kullanılan neredeyse bütün yaklaşımlar zaten modernist. Bilimsel eğitim yaparken yaklaşımın bu kadar işlevselci olması elbette şaşılacak bir şey degil. Ama sosyal boyutta bir farkındalık yaratacak şekilde toplumları başka türlü algılamanın, başka şekilde bilim yapmanın, gerçekliği farklı şekilde algılamanın mümkün olduğunu gündeme getirmek lazım.
Örneğin Endüstri Mühendisliği'nin temeli olan yöneylem araştırmasını öğrenirken genellikle kendimizden çok emin şekilde yaptığımız basitleştirme ve kabullerin adeta gökten düştüğünü düşünüyorum. Kısıt ve hedef fonksiyonlarında doğrusallığın sorgulandığını elbette gördüm ama bir problemi modellerken neleri modelin kısıtları arasında koyup neleri problem tanımımızın dışında bıraktığımız veya ihmal ettiğimize bağlı olarak dünya algımızın değiştiğini daha sık farketmeli. Evlilik başka aşk başka gibi düşünüp üretimle ilgili bir problemi çözerken çevresel maliyetleri göz ardı eden bir "çevreci" endüstri mühendisi, hayata dair algısını çözdüğü probleme daha iyi yanıstamaz mı?
Bir endüstri mühendisinin, çözmek istediği problemi, tamemen rasyonel bir şekilde her detayı ile algılayıp modelleyemeyeceğinin farkında olması gerekir. Çözüm için hazırlanan modeller ister istemez bir indirgemedir. Çözüm sürecinde başka bir takım indirgemeler de olabilir. Bunların sonunda bir sonuca ulaşsak bile ulaştığımız çözümü uygulamak örgütsel bir çevrenin içinde belirli nesnel şartlar ve örgütsel aktörlerin etkisi altında apayrı zorluklar içermekte. Durum böyleyken endüstri mühendisliği eğitiminde uygulamaya yönelik bir çözüm için optimal çözümden çok çözümün hasasslık analizinin kritik olduğu tekrar tekrar anlatılmalı. Böyle yapılmazsa pozitivist kesinlikten bu kadar emin yetişip gelen bir mezun adayının, fonksiyonel kutunun dışındaki dünyayı görünce bocalaması normal olsa gerek.
Bu nedenle öğrencilerin bu gibi konularla ilgili kritik bakış açısı geliştirmelerini eğitimin başından beri desteklemeli, bununla ilgili ipuçları verilmeli. Öğrenciler daha yöneylem araştırmasını öğrenmenin ilk adımlarındayken, durum ve problemlere bir başka açıdan da bakabilmeye davet edilmeli. Bunun hem bilim yapış şekli için hem de mezuniyet sonrasında iş hayatında çevreyi algılarken yararlari olacağını düşünüyorum. Tabii bu öncelikle, öğretim üyelerinin kritik teoriye gönüllerini biraz açmalarını gerektirir. Bence o kısmı, pozitif bilimsel idrak ve iman içinde daha da zor.
Ancak neyse ki, diğer mühendislik dallarına göre sosyal bilimlere bir parça daha yakin olmaktan dolayı endüstri mühendisleri sosyal bir farkındalığa, örneğin bir kimya mühendisinden daha yakınlar. Temel bilimlere daha yakın mühendislik dallarında bilim yapma şeklini ve gerçeklik anlayışını sorgulamak çok daha zor olsa gerek.
Etiketler: yazi
2 Yorum:
Systems Thinking için tutarlı bir turkçe karsilik var mı? Yaptığım bir ceviri için gerekiyor. Tesekkurler.
Ozlem
su sıralar turkiyede modernite problemi, teknoloji ve mühendislik üzerine doktora tezi yapmakta olan ve yazdığınız bu sorunlarla her gece yatıp hersabah kalkan biri olarak yazınızı çok benimsediğimi ve benden başka bu konuları dert eden birileri olduğunu görmekten mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. pozitivizmin ve modernitenin kendi handikaplarının mühendislikte de bilimsel bir düşünüş içinde olmasına rağmen aynı şekilde biçimlendiğini görmek şaşırtıcı gerçekten de..
sevgiler
tuğba
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa