18 Şubat 2006

Tavuklar, Koyunlar ve Risk Toplumunun Bireyleri

Danalar delirdi, kuşlar grip oldu, balıklarda ağır metal kirliliği olabilir, bitkilerde de zirai ilaç kalıntıları ve hormon. Fotosentez yapmazsak, açlıktan ölmek en sağlıklısı gibi görünüyor.

Kuş gribini veya sağlıklı doğal gıdaya karşı giderek artan yabancılaşmamızı hafife almıyorum. Ancak, ortaya çıkan virüslerden kaynaklı salgın hastalıklar insanlık tarihinde ne ilk, ne de son. Yaygın salgınlara karşı hazırlık yapmak, tek tek bireylerin degil, devlet kurumlarının ve kuruluşların yapabileceği bir şey iken, haberlerle pompalanan korku senaryoları aslında ne işe yarıyor? Aklıma gelen cevabı söyleyeyim, geniş insan kalabalıklarını baskı altında tutarak ve bu tür gündemlere boğarak, manipüle etmeye yönlendirmeye yarıyor.

Kuş gribinin ilk günlerinden sonra, Dünya Sağlık Örgütü'nün Internet sayfalarını okudum ve endüstriyel tavukçuluğun risklerinde, bu olayla bir artış olmadığına karar verdim kendimce. Zaten, ülkemizde de hastalık geçen tavuk ve hindiler, çiftlik hindileri ve tavukları degil, araziye yayılarak beslenen kanatlılardı. Dolayısıyla, endüstriyel gıda üretimi, kuş gribi virüsü (H5N1) öncesinde ne riskler taşıyorsa, halen aynı riskleri taşımaya devam ediyor. Zaten günlük gazetelerde bile tavuklarla koyun koyuna yaşıyan insanlar veya zaten hasta oldugu bilinen tavugu kesenler dışında 1 (bir) tane vaka var mı? Yok.

Ama her ne hikmetse, aklıselimine en güvendiğim kimseler bile, güvenilir bir restoranda bile tavuk söylediğimde veya markette tavuk aldığımda soran gözlerle bakıyorlar: "Aaaa, tavuk yiyor musun?". Sonra ekliyorlar: "Ben tavuğu kestim, kesinlikle yemiyorum. Yumurtayı da". Sormak geliyor içimden, acep sizin fırın da ekmeği, sabah poğaça aldığın pastane de poğaça'yı yumurtasız mı yapıyordur acep? Onlar da kesmiş midir? Yoksa kendimizi mi kandırıyoruz hep birlikte.

Hastalığa yakalanan tavuğun yumurtadan kesildiği bilinirken, ve literatürde market yumurtasi ile geçmiş bir tane kuş gribi vakası, bırakın Türkiye'yi dünya çapında bile yokken, yumurta yemekten vazgeçmeler ne demek oluyor? Bir de pastörize UNAKITAN yumurtası mevzusu var ki, en zorlu koşullara bile dayanan H5N1 virüsünün pastörize edilince yok olduğundan emin olamıyorum doğrusu.

Benim burnuma başka kokular geliyor bu işin altından. Ama çok organize bir komplo teorisi değil, yaygın bir dünya düzeni kokusu. 20.yüzyılın sonlarından beridir, bir takım kısa isimli, kod adlı risklerden kaynaklı korkular insan kitlelerini yönlendirmeye başladı. Y2K korkusu ile kurumlar milyonlarca doları yazılım ve donanım almaya dökerken, bireyler de kendilerince hazırlandılar dijital felakete. Sonra bu felaketlerin hiç ardı arkası kesilmedi. Ebola oldu, katil arılar oldu, türlü çeşit mikroplar ve virüsler oldu, en sonunda da kuş gribi oldu.

Dikkatinizi çekti mi, bir süredir Türkiye'nin bir enerji krizine doğru gittiği haberleri, haber bültenlerini süslüyor. Böyle giderse birkaç sene içinde elektrik kesintileri başlayacakmış. Belleklerimizi biraz zorlayalım, bu tip haberlerin en son ortaya yayılmasının hemen sonrasında, şimdi yüksek fiyatları ve satınalama garantisi ile yoğun olarak tartışılan doğalgaz anlaşmaları imzalanmıştı. Yüksek fiyatlı doğalgaz çevirim santrallerinin, Türkmenistan doğalgazı yerine Karadeniz altından Rus, ve sınırdan İran doğalgazının tezgahlandığı günlerin hemen öncesinde, topluma yoğun bir şekilde "enerji krizi edebiyatı" yapılıyordu.

Bu sefer de aynı edebiyat başladıktan hemen sonra esas niyet ortaya çıktı, bu sefer de gündemimiz "nükleer" enerji. Böylece, enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtulacakmışız. Bunu söyleyen uzmanların, utanması da yok muhtemelen. İran, nükleer enerjide dışa bağımlı olmamak için (veya her ne sebeple) kendi kendine nükleer yakıt zenginleştirmesi yapmaya kalkınca başına gelenler, gelecekler ortada. Dolayısıyla, nükleer santralların ne üretimi ne işletimi dışa bağımlı olmayan bir süreç değil. Kanmamak lazım.

Çağımızda risk kavramı ve risk yönetimi, mikro ölçekte olasılıklar, tehditler ve ihtimallerle ilgili görülebilir. Oysa makro seviyede, risklerin algılanması ve yönetimi esasen sosyal önceliklerin kurgulanmasında belirleyici rol oynuyor. Dolayısıyla, risk değerlendirmesi ve yönetimi, sadece rasyonel bir mühendislik hesabı değil, yeni bir toplumsal düzenin (Beck, 1992) belirleyicisi aynı zamanda.

Risk söylemi sadece teknik değil aynı zamanda hayli sosyal ve politik bir olgu. Zira risk söylemi ile birlikte gelen paket, genellikle bir dizi işlemi, örgütler ve taraflar arasındaki sorumluluk ve kaynak paylaşımlarını ve makro ölçekte toplum genelinde zenginliğin ve gücün paylaşımını içeriyor. Michel Foucault'un çalışmaları üzerinde gelişen "governmentality" perspektifine göre, risk stratejisi ve bunun üzerinden üretilen söylem insan topluluklarını ve bireylerin hayatlarını düzenlemek, rahatça yönetmek ve yönlendirmeye yarıyor aslında.(Bkz. İlgilisine referanslar).

Örneğin, ABD'de günlük hayatta ve kitle iletişiminde geçen şiddet, korku, korunma ihtiyacı söyleminin toplum üzerindeki etkileriyle ilgili Micheal Moore'un "Bowling for Columbine / Benim Cici Silahım" belgeselini seyretmediyseniz, kesin seyredin. Demek istediklerimin güçlü bir örneğini orada göreceksiniz.


İlgilisine Referanslar:
Barry, A., Osborne, T. and N. Rose (eds). 1996. Foucault and Political Reason: Liberalism, Neo-liberalism and Rationalities of Government (Chicago: University of Chicago Press)
Beck, U. 1992. Risk Society: Towards a New Modernity (London: Sage).
Burchell, G., Gordon, C., and P. Miller (eds). 1991 The Foucault Effect: Studies in Governmentality (Chicago: University of Chicago Press)
Dean, M. 1999. Governmentality: Power and Rule in Modern Society (London: Sage)
Rose, N. 1999. Powers of Freedom: Reframing Political Thought (Cambridge: Cambridge University Press)
Rose, N. 1999. Governing the Soul: Shaping of the Private Self (London: Free Association Books Ltd)

2 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

Türkiye'de herhangi başka bir sebepten, mesela yollarda kazılan çukurlara düşmekten, kuş gribinden ölenlerden daha fazla insan ölüyor her gün. Nedense haber değeri yok. Oysa ki, yediğiniz yumurtadan kuş gribi olma olasılığınız, yolda çukura düşme olasılığınızdan daha az :)

11:58 ÖS  
Anonymous Adsız dedi ki...

HADİ RAKIYA
Rakıcılar gözünüz aydın...
Rakı içmek için bir neden daha
Güncel bir konu; KUŞ GRİBİ
Kuş gribinin şu anda geçerli tek tedavi ilacı TAMIFLU'yu hepiniz biliyorsunuzdur. Bu ilacın içindeki ana madde ne biliyor musunuz?
Cevap: ANASON
Türkiye'deki tüm kuş gribi vakalarında genelde hastalığa yakalanan kitle kim?
Cevap: MAALESEF ÇOCUKLAR VE KADINLAR
Peki neden Türk Erkeklerinde bu hastalık çıkmıyor?
Cevap: RAKI TÜKETİYORLAR...
O zaman kuş gribinden korunmak için düzenli olarak ne tüketmek lazımmış?...
Not: Bu anlatılan denenmiştir, doğrudur. 60’lı yıllarda Bursa’da şimdi “Çarşamba Pazarı” diye bilinen, o zamanlar “Bahçeli Evler” diye anılan evlerde yaşarken, kümeste tavuklarımız vardı. Şimdi tavuk vebası olduğunu öğrendiğimiz, salgın geldiğinde babam bizim tavuklara bir çay kaşığı rakı içirirdi, mahallede bir tek bizim tavuklar ölmezdi. Y.Ü.

Valla yazanın yalancısıyom -GO

10:06 ÖS  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa