De La Guarda - Villa Villa
Geçen hafta İstanbul'da GNCTRKCLL'in getirdiği De La Guarda gösterisini izleme fırsatına erişen şanslı insanların arasına girdim. Gösteriyi daha önce gören kişilerden duyduğum değerlendirmeler "ilginç", "garip", "değişik" şeklinde olunca, daha da bir meraklanmıştım doğrusu. Reklamlardan da duyduğuma göre "simsiyah" bir çadırda geçecekti olay. Islak bazı sahneler görmüştüm. Bir de uçan adamlar. O nedenle, tedbirli davranıp ince giyinmiş, arabaya da bir yağmurluk almıştım.
Nasıl bir kalabalıkla karşılaşacağımızı bilmeden ParkOrman'a vardık. Çadıra girdiğimizde en fazla 600-700 kişilik bir kitle vardı. Biraz bekleme salonunda bekledikten sonra bizi gösterinin yapılacağı ortama aldılar. Alacakaranlık bir mekana girdik. Biraz üzerimizden tavanı teşkil eden kumaş veya kağıt benzeri bir satıh geçiyordu. Salona dolduktan sonra, ışıklar iyice karardı ve vahşi bir müzik eşliğinde tavanın üzerinden uçarak geçen "gulyabani"lerin silüetleri tavana vurmaya başladı. Önce çeşitli bilyeler attılar tavana, sonra çeşitli oyuncaklar, sonra da yüzlerce balon. Türlü çeşit ışık oyunundan sonra ışıklar kapandığında, tepemizde binlerce yıldızdan oluşan bir gökyüzü vardı. Sonradan öğrendiğime göre, gösterinin bu kısmının adı da "papel-paper" yanı kağıt imiş. Kağıt kısmının tadına yeni yeni varıyorduk ki, "bungee jumping" iplerinin üzerinde sallanan dansçılar kağıdı çeşitli noktalardan delerek aramıza gelene, ve çığlıklar atan birilerini alıp götürene kadar. Sonra gökyüzü kalktı ortadan, ve "değişik" bir gösterinin tam ortasında bulduk kendimizi. Sahne yoktu. Biz sahnedeydik.
Nasıl bir kalabalıkla karşılaşacağımızı bilmeden ParkOrman'a vardık. Çadıra girdiğimizde en fazla 600-700 kişilik bir kitle vardı. Biraz bekleme salonunda bekledikten sonra bizi gösterinin yapılacağı ortama aldılar. Alacakaranlık bir mekana girdik. Biraz üzerimizden tavanı teşkil eden kumaş veya kağıt benzeri bir satıh geçiyordu. Salona dolduktan sonra, ışıklar iyice karardı ve vahşi bir müzik eşliğinde tavanın üzerinden uçarak geçen "gulyabani"lerin silüetleri tavana vurmaya başladı. Önce çeşitli bilyeler attılar tavana, sonra çeşitli oyuncaklar, sonra da yüzlerce balon. Türlü çeşit ışık oyunundan sonra ışıklar kapandığında, tepemizde binlerce yıldızdan oluşan bir gökyüzü vardı. Sonradan öğrendiğime göre, gösterinin bu kısmının adı da "papel-paper" yanı kağıt imiş. Kağıt kısmının tadına yeni yeni varıyorduk ki, "bungee jumping" iplerinin üzerinde sallanan dansçılar kağıdı çeşitli noktalardan delerek aramıza gelene, ve çığlıklar atan birilerini alıp götürene kadar. Sonra gökyüzü kalktı ortadan, ve "değişik" bir gösterinin tam ortasında bulduk kendimizi. Sahne yoktu. Biz sahnedeydik.
Arkamızı döndüğümüzde, arkadaki büyük duvarın üzerinde iki kadının çılgınlar gibi koşarak birbirlerini kovaladıklarını gördük. Bir duvar saatinin sarkacı gibi bir birisi bir diğeri döne döne birbirlerini kovaladılar. Yatay düzlemde, dağcılık ekipmanı kullanılarak yapılan bu hızlı koşu, bu koşan ablaların ne kadar kaslı olması gerektiği konusunda seyircilerin yorumları arasında izlendi. Bu bölümün adı, ispanyolca anlamını bulamadım, Maracanã imiş. Daha sonra başımızın biraz üzerinde sallanan dansçıları izlemeye başladık. Birbirlerine çarpacakmış gibi geçen dansçılar, bir araya gelip tek parça bir araya gelip insan yumağı oldular ve birlikte salınmaya devam ettiler, ki bu bölüm de bollo yani topuz ismini taşıyor.
Daha sonra gösterinin duş bölümüne geldik. Üzerimizde uçtukları yetmezmiş gibi, bir de aramıza kurulan platformların üzerine, çadırın tepesinden dökülen suyun altında, muzik eşliğinde çılgınlar gibi, tekli, çoklu dans ettikleri sahnelere geçtik. Bu sahnelerdeki dans, daha sonra adının Zapateo olduğunu öğrendiğim bir Arjantin halk dansından üretilmiş bir tapdance ile devam etti.
Bundan sonraki kısım, herkesin heyecanla uçmayı beklediği "Fiesta China" kısmı oldu. Beyazlar giymiş bir dansçı üzerimizde koşarak süzülürken, seyircilerin arasına indi, gözüne kestirdiği bir kişiyi kendine bağlayarak, gökyüzünde uzaklaştı. Bu arada beyler bayanlar farketmez, çılgın dansçının kısmi tacizinden kurtulamadılar tabii. Duyduğuma göre, başka bir gösteride, mini etekli ferah bir seyirci de, herkesin üzerinde uçmaktan kendini alamamış.
Seyircilerin katılımının tavan yaptığı bu bölümden sonra, sıra yine duvarın önündeki kısımlara geldi. Bu kısımda önce, bir dansçı kırmızı ışık vurulmuş ve gevşetilmiş bir brandaya salınıp salınıp çarptı ve kumaş dalgalandıkça harika renk tonları ve estetik görüntüler sundu. Lonas (kanvas) adı verilen bu bölümde ayrıca kanvas duvar üzerinde biribiryle yarışan ve kavuşan bir çift gibi görüntülerle devam etti ve vurmalı çalgılar, bir solist, bir koro ve bir büyükbaş hayvan sesi ile çoksesli bir "progressive" bir müzik ve buna eşlik eden su altında danslarla son buldu. Dansın sular altındaki bu kısmına, isteyen seyirciler, mesela ben, de katıldık. Zaten, bu bir gösteriden çok, bizim seyirciler ne kadar "cool"luklarını koruyarak direnseler de, seyircilerin katıldığı bir parti havasında geçiyordu.
"Villa Villa" başlığındaki bu gösteriyi, De La Guarda bir cümle ile özetliyor: "Dil entellektüel değildir. Doğrudan vücuda, duygulara ve ruha gider". Cümle kurmadan yapılan bu iletişim de, etkileşimli bir şekilde, beş duyuyu birden meşgül etmek, hatta işgal etmek için hazırlanmış gibiydi. Arjantin'de Buenos Aries gece klüplerinden, 1993 yılında elektronik muzikle harmanlanarak çıkmış bu gösteri klüp kültürü, "rave" partileri ile gösteri ve dans tiyatrosunun bir araya gelmesiyle oluşmuş.
Seyirciler, biraz çekiliş ile bir araya gelmekten midir, "clubber" olmadıklarından mıdır nedir, bir türlü coşmadılar. Belki de ortamda içki olmadığı için seyirciler kıvama gelememişlerdi. Bilemem. Ama, ParkOrman'ın FG "clubbing" gecelerinden birinde olsaydı, muhtemelen çok daha kopuk bir eğlence olurdu. Benim bu günden sonra seyredeceklere önerim, spor ayakkabılarla, rahat kıyafetlerle, bir iki duble giriş yaparak ve mutlaka kendini eğlenceye ve parti ortamına kaptırıp dansedip zıplamaktır. Ve ille de gecenin sonunda suyun altında dansederek ıslanmak. Anın keyfi biraz da böyle çıkıyor. Yoksa zaman her halikarda geçiyor zaten. Ayrıca vakit geçsin diye uğraşmak ve sıkılıyor gibi yapmak gereksiz.
Meraklısı için De La Guarda İnternet sitesi burada, devam eden gösterinin kısımlarıyla ilgili animasyon burada.
Devamı
Daha sonra gösterinin duş bölümüne geldik. Üzerimizde uçtukları yetmezmiş gibi, bir de aramıza kurulan platformların üzerine, çadırın tepesinden dökülen suyun altında, muzik eşliğinde çılgınlar gibi, tekli, çoklu dans ettikleri sahnelere geçtik. Bu sahnelerdeki dans, daha sonra adının Zapateo olduğunu öğrendiğim bir Arjantin halk dansından üretilmiş bir tapdance ile devam etti.
Bundan sonraki kısım, herkesin heyecanla uçmayı beklediği "Fiesta China" kısmı oldu. Beyazlar giymiş bir dansçı üzerimizde koşarak süzülürken, seyircilerin arasına indi, gözüne kestirdiği bir kişiyi kendine bağlayarak, gökyüzünde uzaklaştı. Bu arada beyler bayanlar farketmez, çılgın dansçının kısmi tacizinden kurtulamadılar tabii. Duyduğuma göre, başka bir gösteride, mini etekli ferah bir seyirci de, herkesin üzerinde uçmaktan kendini alamamış.
Seyircilerin katılımının tavan yaptığı bu bölümden sonra, sıra yine duvarın önündeki kısımlara geldi. Bu kısımda önce, bir dansçı kırmızı ışık vurulmuş ve gevşetilmiş bir brandaya salınıp salınıp çarptı ve kumaş dalgalandıkça harika renk tonları ve estetik görüntüler sundu. Lonas (kanvas) adı verilen bu bölümde ayrıca kanvas duvar üzerinde biribiryle yarışan ve kavuşan bir çift gibi görüntülerle devam etti ve vurmalı çalgılar, bir solist, bir koro ve bir büyükbaş hayvan sesi ile çoksesli bir "progressive" bir müzik ve buna eşlik eden su altında danslarla son buldu. Dansın sular altındaki bu kısmına, isteyen seyirciler, mesela ben, de katıldık. Zaten, bu bir gösteriden çok, bizim seyirciler ne kadar "cool"luklarını koruyarak direnseler de, seyircilerin katıldığı bir parti havasında geçiyordu.
"Villa Villa" başlığındaki bu gösteriyi, De La Guarda bir cümle ile özetliyor: "Dil entellektüel değildir. Doğrudan vücuda, duygulara ve ruha gider". Cümle kurmadan yapılan bu iletişim de, etkileşimli bir şekilde, beş duyuyu birden meşgül etmek, hatta işgal etmek için hazırlanmış gibiydi. Arjantin'de Buenos Aries gece klüplerinden, 1993 yılında elektronik muzikle harmanlanarak çıkmış bu gösteri klüp kültürü, "rave" partileri ile gösteri ve dans tiyatrosunun bir araya gelmesiyle oluşmuş.
Seyirciler, biraz çekiliş ile bir araya gelmekten midir, "clubber" olmadıklarından mıdır nedir, bir türlü coşmadılar. Belki de ortamda içki olmadığı için seyirciler kıvama gelememişlerdi. Bilemem. Ama, ParkOrman'ın FG "clubbing" gecelerinden birinde olsaydı, muhtemelen çok daha kopuk bir eğlence olurdu. Benim bu günden sonra seyredeceklere önerim, spor ayakkabılarla, rahat kıyafetlerle, bir iki duble giriş yaparak ve mutlaka kendini eğlenceye ve parti ortamına kaptırıp dansedip zıplamaktır. Ve ille de gecenin sonunda suyun altında dansederek ıslanmak. Anın keyfi biraz da böyle çıkıyor. Yoksa zaman her halikarda geçiyor zaten. Ayrıca vakit geçsin diye uğraşmak ve sıkılıyor gibi yapmak gereksiz.
Meraklısı için De La Guarda İnternet sitesi burada, devam eden gösterinin kısımlarıyla ilgili animasyon burada.