28 Ekim 2009

Kansas City Macerası:
Barbekü ve Rodeo

ABD yolculuğuna çıkarken Kansas City'ye gitmek hiç aklımda yoktu. Nevin'ler beni ziyarete Pittsburgh'a geldiklerinde, bir ay sonra Kansas City'ye gideceklerini öğrenince, hem görmek için ve hem de annem geldiğinde ona da bir değişiklik ve hoş bir anı olması için biz de programa dahil olduk. İyi ki de dahil olmuşuz. Umduğumdan daha değişik ama epey eğlenceli bir deneyim oldu.

Kansas City, ABD'nin ortalarında, ortalama bir şehir. Bir kısmı Kansas eyaletinde olmakla birlikte şehirin ana kısmı Missouri eyaleti sınırları içerisinde. Bundan dolayı yola çıkmadan bir gece önce telaşa kapılmış olsam da (eyvah otel başka eyalette uçak başka eyalete mi acaba?) geçtiğimiz cuma günü erkenden yola çıkarak Southwest havayolları ile Chicago Midway aktarmalı bir uçuşla Kansas City havaalanına vardık.

Pittsburgh'un gelişmiş otobüs sistemine karşın Kansas City tam bir Amerikan şehri. Otobüs neredeyse yok denecek kadar az. Bizim gibi araba kiralamadıysanız, havaalanından şehire gitmek için ya taksiye binmeli, ya da blue shuttle dedikleri saatli, paylaşımlı minibüslere binmelisiniz. Taksiye göre ekonomik olduğunu farzettiğim bu minibüslere bindik. Müşterilerini gidecekleri otelin önüne kadar götürdüğü için oldukça konforlu bir şekilde otelimize vardık. Şaka maka ilk gün epey uzun süremiz havada geçmiş. Otele yerleşince çıkıp biraz etrafı dolaştık. Otelimiz 'Downtown' bölgesinde 'Power&Light' district denilen, daha eskiden elektrik vb. şirketinin merkezi olduğunu tahmin ettiğim bir bölgenin daha sonra barlar, cafeler ve restoranlarla şenlendirilmiş bir bölgesindeydi. Aynı bölgede bir 'convention center' fuar merkezinin de olması, şehrin kalbinin attığı yerlerden biri olduğunu söylüyor. Cuma günü akşam üzeri çıktığımızda inler cinler top oynuyordu ve biz hayli acıkmıştık. Genghis (Cengiz) Grill adındaki bir Moğol grill (Istanbuldaki GoMongo'yu bilir misiniz? Ona benzer, daha az sofistike) restoranında şansımızı denedik. Çok memnun kalmadık zira bu Moğol grili kendim ettim kendim buldum usulü her şeyi kendin karıştırdığın için iyi bir tad tutturmak tamamen şans eseri olabiliyor. Ben mesela acı sosun ve baharatın ölçüsünü kaçırdığım için yana kavrula yemek yemek zorunda kaldım. İlk gün otel çevresini keşife çıktığımızda hava acaip soğuktu. Hatta önce içimden sonra dışımdan 'Eyvaah ayvayı yedik' dediysem de Kansas City beni utandırmak için olsa gerek diğer günlerde epey ısındı. Güneş gözlüğü ve T-Shirt ihtiyacı bile duyduk bir ara. O derece yani.

ABD'nin Barbekü (BBQ) merkezlerinden birine gelip Moğol grill yediysek, bunu diğer günlere yer bırakmak için yaptık. Nevin, Taylan ve Erim Cuma akşamı Chicago'dan geldiler ve ilk akşam BBQ startını verdik: Firoella's Jack Stack Barbecue. Anladık ki, şimdiye kadar orada burada yediğimiz is kokusu verilmiş ketçap soslu et barbekü değilmiş. Önce baharatlarla terbiyelenip, suyu uçmasın diye karışımlara daldırılan ve saatlerce odun fırınında pişirlen et bir başka oluyormuş. Jack Stack'in Kansas'ta 4 tane restoranı var. Biz otelimize yakın olan Downtown şubesine gittik. Kesinlikle rezervasyon almıyorlar ve varınca sıra beklemeniz gerekiyor. Ama buna deyiyor doğrusu. Oraya giderken 'az yiyelim', 'evet evet kesin bir porsiyonu bölüşelim' diyen bizler ben dahil katılımcıların yaptığı seri satışlarla birer amerikan porsiyonunu gövdeye indirdik. Ben hem diyettey(d)im diye sızlanıyorum ama bir yandan da şekerli coleslaw'a neredeyse ekmek banarak etleri götürüyorum. Hikayenin ana fikri: 'bi daha mı gelicez Kansas'a yiyin çocuklar'. Kaburgacı Selim Amca bizi affetsin, bol bol beef rib yedik. Ayrıca Beef Brisket ve yine Brisket'ten yapılan Burnt End de harikaydı. O kadar iyiydi ki gezimizin sonunda Pazar öğlen buraya tekrar geldik.

Cumartesi günü bir değişiklik yaptık. Yine BBQ yedik. Bu sefer hedef, Oklahoma Joe's. Jack Stack'in üst sınıf restoran havasına karşılık Oklahoma Joe's bir benzinliğin içinde küçük bir dükkan ve marketten mamul. Ama ne mamul. Cumartesi öğlen vardığımızda insanlar uzuuuuun bir kuyruk olmuşlardı. Biz de sıramıza geçtik ve BBQ kokuları içinde ne yiyeceğimizi seçtik. Yukarıda saydığım 3 alternatifi bu sefer farklı kombinasyonlarda ve farklı bir aşçıdan yine denemiş olduk. Oklahoma Joe's salt pişmiş et karşılaştırmasında Jack Stack'ten daha iyi değildi. Ancak fiyat-performans karşılaştırmasında daha iyi olduğu söylenebilir zira çok daha ucuzdu. Oklahoma Joe's etin yanında verilen garnitür tipi yan yemekler de çok iyiydi. Bir de BBQ sosu çok daha yoğun, derin ve zengin tatlara sahip olduğu için Jack Stack'ten daha iyiydi diyebiliriz. En iyi tad kombinasyonu Jack Stack'in etleri, Oklahoma Joe's sosları ve yan yemeklerini bir araya getirmek ile olurdu sanırım. Biz de aralıklı da olsa onları midede bir araya getirmiş olduk. Oklahoma Joe's un BBQ sosu o kadar başarılıydı ki, market kısmından ayrıca satılan soslardan Taylan'lar satın aldı. Ben Pittsburgh dönüşü Hint diyetime geri dönmeyi planladığımdan ve el bagajımızı uçak bagajına verip zaman kaybetmek istemediğimizden sos almadık. İyi ki de almadık yoksa dönünce çoktan başlamıştım BBQ nasıl yapılır denemelerine :)

Kansas'ta yemek yerleri dışında gezecek pek fazla bir yer yok. Merkezdeki Power & Light district geceleri gençlerin akınına uğrayıp güzel bir eğlence yeri oluyor. Ama onun dışında gündüzleri yapacak pek fazla bir şey yok. Hele kar yağınca iyice fena oluyordur muhtemelen. Biz de kentin pazar yerine vb. gittik. Kentin sıkıcılığından olsa gerek 5-6 tane Casino vardı. Az bir zaman öldürelim diye Casino'ların birini de denedik. Ben yatırdığım parayı geri kazandım. Nette çok bir kayıp olmadan ve çok da fazla zaman harcamadan çıktık.

Gitmeden planladığımız animasyon bununla sınırlı değildi. Üç gün süren rodeo finallerinin son gününe iyi yerden biletlerimiz vardı. Cumartesi akşamı Rodeo izlemekle geçti. Epey ilginç bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Tüm Rodeo adımlarının belgesel olabilecek kadar çok fotoğrafını çektim. Aşağıdaki fotoğrafların arasında görebilirsiniz. Kovboy'un biri dananın birini yakalarken haşin mi davrandı nedir, danacık öldü sandık. Zira bağını çözüp saldıklarında dürtmelerine rağmen ayağa kalkmadı bir süre. Bir de Kovboy'un bir diğeri kementle başka bir danayı yakalamaya çalışırken kendi atını kafasından yakaldı ve dana da kaçtı tabii. Onun dışında İspanyol Boğa güreşinden çok daha zararsız ve Amerika'ya yakışan işlevselcilikte bir gösteriydi. Neticede karşılaştırmadaki her bir adım, bir manda / inek & boğa / dana çobanının veya at yetiştiricisinin günlük hayatının parçası olan işleri kimin daha hızlı ve başarılı yaptığının ölçümü dışında bir şey izlemedik ve aptallaşan malum danacık yüzünden hissettiklerimiz dışında pek vahşi görüntüler de değildi. Vahşet varsa mandanın veya vahşi atın üzerinden büyük bir güçle fırlayan ve ezilme, tepik yeme tehlikesi geçiren kovboyun yaşadığı bir vahşetten söz edebiliriz. Rodeo finallerinde toplam 7 kategoride karşılaşma seyrettik. Bunların isimleri ve kısa tarifleri şöyle:
  • Steer Wrestling: Kaçan bir dana kovalanıp, yanına atlayarak boğazından ve boynuzundan tutulur ve zorla yere yatırılır.
  • Team Roping: Kaçan bir hayvanı iki kişi atla takip ederek kementle biri ayağından biri boynuzlarından yakalanır ve sabitlenir.
  • Bareback Riding: Koşum takımları olmadan huysuz bir ata en uzun süre binilir.
  • Saddle Bronc Riding: Bareback ridinge benzer. Bu sefer düpedüz vahşi atlara bindiler.
  • Tie-Down Roping: Kovboyumuz bu sefer kaçan hayvanı kementle yakalayıp atından atlayıp ayaklarından bağlar.
  • Barrel Racing: Arenaya yerleştirilmiş 3 varilin etrafından dolanarak en kısa sürede başlangıç noktasına varmak hedeflenir.
  • Bull Riding: İşte bu en tehlikelisi. Acaip büyük ve delirmiş / delirtilmiş hayvanların üzerinde durmaya çalıştılar ki. En zor ve tehlikeli adım buydu. Bu nedenle olsa gerek sona konmuştu.
Bu adımlarda yarışmacının kaç saniye dayanabilip, kaç para ödül kazandığını merak ediyorsanız, sonuçlar ve ödüller burada. Rodeo finallerinin en matrak adımı da, araların birinde McDonalds'ın sponsorluğunda ve Ronald Mc Donald sunuculuğunda 3-5 yaşındaki bebelerin tüylü ve deli gibi koşan bir koyunun sırtında kaç saniye durabildiğinin ölçüldüğü mini rodeoydu. Bizde aileler böyle bir şeye asla izin vermez sanırım ama minik rodeocular havalı kıyafetleri içinde epey iyi yarıştılar. Gelecekte böyle bir kariyer düşünürler mi bilmem ama devam ederlerse çekirdekten rodeocu olurlar sanırım.

Kansas'ta fark edilen bir değişiklik, daha önceki ABD seyahatlerinde alıştığım, daha liberal New York, Kaliforniya, Pennsylvania ve hatta Georgia'dan bile daha muhafazakar ve cumhuriyetçi bir yer olması. Bir çok yerinde Obama yanlısı Health Reform tanıtım ofislerinin bulunduğu Pittsburgh'un aksine Kansas City'de yoğun bir Cumhuriyetçilik olduğu hemen anlaşılıyor. Bu yoğun politik iklim, özellikle rodeo'da sunucuların yaptıkları espriler ve oyanan skeçlerle kendini iyice belli ediyor. Örneğin sunuculardan birisi rodeo alanında yürürken, pisliğe basmış gibi ayağının altına bakınca diğer sunucu hemen patlattı: 'Ne o, Obama'nın saglık reformuna mı bastın?'. Sanırım en inanılmaz skeçlerden biri de, aralardan birinde bir palyaçonun 4 tane minik kız çocuğunu oyuncak silahlarla kurşuna dizip ölü taklidi yaptırdığı ve temsili cesetleri üst üste yığdığı skeçti. Neye hizmet ettiği anlaşılamayan bu skeçte son kız palyaçoyu alt etti ve kız palyaçoyu kendi oyuncak silahı ile öldürdü. Sanırım Cumhuriyetçi eyaletler bir Amerikan değeri saydıkları silah taşıma ve kullanma özgürlüğünü böyle böyle insanlara satıyor. Skeçte oyuncak tabanca ile öldürülen kızlara önce isimlerini soran palyaço sunucunun kızlardan ikisine Hillary Clinton ve Nancy Pelosi (demokrat Kaliforniya senatörü ve temsilciler meclisi sözcüsü) diye hitap etmesi ayrıca seyircileri güldüren beni şaşırtan şakalardandı.

Şakalarını garipsemiş olsam da, Amerikalıların bir rodeoyu veya bir basket maçını nasıl bir show ve aileler için eğlence haline getirdiğine bir defa daha şahit oldum. Rodeo sonrasında Sara Evans konseri vardı. Tanıdığım bir şarkıcı değildi burada karşılaştık. Country ile rock arasında gezen şeyler söylüyor. 6-7 çocuklu Kansas'lı bir ailenin en büyük kızı. Kardeşlerin 2si vokalist 1i gitarist. Hepsinin de yine 4-5 çocuğu var ve ablalarının arkasında çalıp söylüyorlar. Şarkılar güzel sayılırdı ama seyirciler karşılaşmalarda da konser adımında da epey heyecansız idiler. Beklediğimden daha cool bir seyirci grubu vardı yani genel olarak. Netice olarak burası gerçekten de New York, Washington DC, Chicago üçgeninden ve San Francisco, Los Angeles, San Diego hattından çok farklı bir yer.

Hamiş. Amerika'ya gelip uzunca bir süre kalmadan burası hakkında olumlu veya olumsuz atıp tutmamak, sadece metropol demokrat şehirleri görüp, Cumhuriyetçi 'fly-over' eyaletleri tatmadan ABD gördüm dememek lazımmış.





Get the flash player here: http://www.adobe.com/flashplayer

1 Yorum:

Anonymous Cengiz VD dedi ki...

Vallahi hocam ne guzel anlatmissin! ;) Gitmis kadar olduk sayende... Sonuc cumlelerine katiliyorum ve de ekliyorum iyi ki Pittsburgh'a dusmusum =))

4:54 ÖÖ  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa