10 Ocak 2006

Pegasus ile Havalarda

Bayram tatilinde Ankara'ya gitmeyi planlıyordum. Uzun zamandır yapmadığım birşeyi yapacak ve İstanbul'dan Ankara'ya arabayla gidecektim. Sonra Cuma gecesi kafam bozuldu, yok Bolu'da sis yok TEM'de trafik kuyrukları, 5 saat git, 5 saat gel. Arabayla gitmekten vazgeçtim ve şansımı havayollarından denemeye karar verdim.

Cuma geceresi civarinda önce ilk göz ağrım, AtlasJet'in web sitesinde bakındım, bilet bulmak ne mümkün. Aslında Cuma günü itibariyle otobüslerde bile yer bulmak zordu. Ama şansımı, ESAS Holding'in satın aldığı ve zamanında uçmakla övünen reklamlarıyla, sektörün kalanından ayırdedilen Pegasus'ta denemek istedim. Gecenin o saatinde firmanın web sitesini ziyaret edip, üstelik pek çok alternatif gidiş ve dönüş uçuşundan birini seçerek biletimi aldım. Gerçi web sitesi, kredi kartımı sorsa da, bileti aldım mı rezervasyon mu yaptım, çok net de anlamamıştım doğrusu. Allah kerim deyip, uçuş gününü bekledim.

Uçuş, Pegasus'un merkez havaalanı olarak kullandığı Sabiha Gökçen Havalimanı'ndaydı. Annem yıllarca havaalanları inşaatında çalıştığı için bu sivil havacılık ve havalimanları konularına ilgim fazla. O nedenle de bu konulara sık sık yer veriyorum. Neyse, bir kere Sabiha Gökçen'in giriş yapısındaki isim tabelası bence yanlış. Orası bir havaalanı değil havalimanı. Zira tarifeli dış hat uçuşu yapılıyor. Neyse, daha önce Sabiha Gökçen ile ilgili olarak, otopark problemi olabildiğini duymuştum. Otopark'ın kapasitesi sınırlı olduğu ve otopark bedava olduğu için, çabucak doluyormuş. Bundan çekinerek, Pazar günü havaalanına arabayla gitmeye çekindim. Bunun üzerine Cumartesi günü önce havalimanı'nı arayıp, otopark durumunu sordum. "Bir bilgi veremeyiz efendiiiiim" dedi görevli. "Belli olmaaaaz" buyurdu. Aldığım bu detaylı bilginin verdiği gönül rahatlığı ile bu defa da Pegasus'un çağrı merkezini arayıp, aynı soruyu yönelttim. Pegasus görevlisi kendinen güvenerek, "Pegasus'un kendi ayrı otoparkı var" dedi. Ben üsteledim "Ya orası da dolarsa?". Öyle ya, malum bayram trafiği, Türk kavmi göçebeliğini hatırlıyor, yollara dökülüyor böyle vakitlerde. Çağrı merkezi görevlisi üsteledi "Vale servisimiz var, dolarsa vale'ye anahtarınızı bırakırsınız". Artık bunun üzerine söyleyebileceğim bir şey kalmamıştı. Ama yine de servis saatlerini sordum. Çağrı merkezi görevlisi yanıt verdi "12:25 uçağı için 9:30 servisine binmeniz lazım. Servis Yapı Kredi Plaza önündeki İETT otobüs duraklarından kalkıyor, 9:15'ten itibaren orada oluyor". Arabayla gitmeye üşenir ve risk almayı sevmeyen birisi olarak vale alternatifine olan güvensizliğim ağır basarsa diye bu ihtimali bir kenara not edip telefonu kapattım.

Pazar sabahı, hem yapacak işler, hem de ehlikeyif bir tavırla saatler önce havalimanında olmak sevimsiz göründüğü için yine araba alternatifine kaldım. Zaten Sabancı Üniversitesi'ne gidip gelme pratiğimden, Sabiha Gökçen'e giden yolu biliyordum. Otoyol'un havalimanı çıkışına bir geldim, acaip bir kuyruk. Allah allah, bunların hepsi Sabiha Gökçen'e mi gidiyor hadi bakalım deyip, hala OGS / KGS almamış olmama söylenerek gişe kuyruğuna girdim. Bu sırada, kuyruktan, önden yandan arabalar birbirine, bu arada bana birşeyler soruyorlar. Sonra mesela anlaşıldı. Meğer bu arabalar, arabalı vapur iskelesine gitmeye çalışırken yanlış iskeleden çıkmışlar. Neyse tarif edildi, ve bunların çoğunun aslında nereye gittiği anlaşıldı. Gişeden geçtim, havaalanı kavşağında tam sağa ayrılacağım, adamın biri arabasını yol ayrımına parketmiş, ince ince yağan soğuk yağmurun içinde bana yavaşlamam için işaret ediyor. Şaşırıp, hız kesiyor ve penceremi açıyorum. Beklenen soru geliyor: "Pardon arabalı vapura nereden gidilir".

Neyse kutsal görevimi sonuncu kez yerine getirip, havalimanına yaklaşıyorum ki, ufukta kampusun dışına kadar parkeden arabalar göze çarpmaya başlıyor. Beklendiği gibi otopark fazlasıyla dolu. Neyse, yoluma devam edip, Pegasus otoparkini buluyorum ve dınınınınnnn otopark dolu. Ortalarda da vale falan da olmadığı gibi, otopark görevlileri vale diye birşeyi de duymuş gibi değiller. Dışarıya yolun kıyısına parkedin diyorlar. Benim gibi risk hesaplama delisi bir adamın, öyle bozkırın ortasında yolun kıyısına bir hafta için arabasını bırakması mümkün değil. Görevliye vale male dedim ama pek oralı olmadı. Ben, tipik Türk yaklaşımı ile olmayacak duaya amin deyip, "yav bir şey ayarlayamaz mıyız", sanki otoparkı çok tanırmış gibi "yandaki duvarın önü de dolu mu" gibi sorular soruyorum. Tabii görevli elbette, bu durumlara karşı deneyimli ve şerbetli bir şekilde, yok mümkün değil vs. gibi cevaplar veriyor. Tam ben geri manevra ile derdime yanmak üzereyken bir mucize oluyor ve tamamen dolu otoparktan BİR ARAÇ ÇIKIYOR. Ve otoparkta bana şansıma bir yer açılıyor. Benden önce geri manevra ile çıkıp sağa sola arabasını bırakmış, servisle terminal binasına gitmeyi bekleyenlerin kıskanç bakışları arasında "pıt" diye arabayı parkediyorum. Böylece, ne kadar üstüne düşmüş, planlar yapmış olsam da oluşan bu risk, şansıma çözülüyor.

Neyse, terminale geliyorum. Her zaman olduğu gibi, X-Ray cihazını kullanmayı bilmeyen yurdum güvenlikçileri, cihazı fermuarın demirinden de ötecek şekilde ayarladıkları için, X-Ray'den geçen herkesi tek tek aradıkları için kapının önündeki mahşeri kalabalığı, kaderimi bekleyerek zamanla aşıyorum. Sıra "check-in"e geliyor. Bir kuyruğa giriyorum, sonra Ankara için yeni bir gişe açılınca daha kısa olan bir başkasına, sonra biri daha açılınca daha kısa olan bir başkasına. Ama benim kuyrukta ilerlemem böyle böyle oluyor. Yoksa kuyruklar ilerlemiyor. Aynı işlem sıra bana gelince tık diye gerçekleşiyor. Sanırım insanlar kimlikleri, PNR numaraları vs hazırlamadıklarından.

Havalimanının Pegasus'a ayırılan kısmı neredeyse küçük bir terminal binası boyutunda. "Check-in" yapan görevlilerin yakasında da yanlış hatırlamıyorsam Pegasus yazıyor. Türk Sivil Havacılık sektörünün eski şirketlerinden Pegasus'un el değiştirmesi ile artan ivmesi, bence çok sevinidirici. Düşük fiyat politikası ve zamanında kalkmak gibi bir kalite göstergesini hedefleyen tavırı, sektördeki rekabeti yeniden tanımlayabilir. Ancak bu aynı zamanda Pegasus için çok tehlikeli de olabilir. Zira bir havayolu şirketinin zamanında kalkma başarısı, her zaman kendisi tarafından belirlenmiyor. Örneğin, ben uçuşumu beklerken, Van uçuşu hava şartlarından iptal edildi. Buyurun bakalım. Bu da muhtemelen, Pegasus'un internet sitesinden yayınladığı zamanına kalkma istatistiğinin değerini düşürdü. Diğer havayolları için emsal istatistikler yayınlanmadığı için, hava şartlarının faturası bile şirkete çıkarılabilir. Nitekim, bugunkü Hürriyet'te Van uçağı iptal edince, yolcuların Atatürk havalimanı'nda faturayı AtlasJet'e kesip ortalığı karıştırdıklarını yazıyor.

Neyse, netice itibariyle, Pegasus söz verdiği gibi saatinde tık diye kalktı ve vaktinde de Ankara'ya indi. Ancak, Esenboğa'daki uçuş bilgisi ekranları alakasız iniş kalkış saatleri yazıyorlarmış, daha sonra annem babam söyledi. Pegasus'tan önce başka firma da yapıyor muydu bilmem, uçaktaki yolcuların yarısı inmeyip Diyarbakır'a devam ettiler. Ankara yolcuları indi, yerine yenileri bindi. İlk defa rastladıgım bu metod, bizlere daha konforlu bir hayatı ucuza sürdürecekse, hoş geldi sefa geldi.

Pegasus ile ilgisi olmasa da, Esenboğada ise tam bir karmaşa hakimdi. İç hatlar terminali yeni yandığı için olsa gerek, aksak ve düzensiz bir işleyiş içinde buldum Esenboğa'yı. Bagaj bantlarının olduğu bölüme sokaktan giren çıkan belli değil. Güvenlik kontrolü hak getire. Yani bir hırsız, oradaki bavullardan çalmıyorsa şaşarım. Üstelik bazı bavullar bir kenara yığılmıştı (saçılmış daha doğru bir ifade olabilir). Yanlarına gittim baktım birinin üzerinde ADB yazıyor, İzmir'e gidecekmiş. Dönen bagaj bandında da bir tane VAN bagajı dönüyordu. Sanırım Ankara çıkışlı yolcuların büyük bir kısmı, sadece Pegasus değil, muhtemelen diğer havayollarının da yolcuları, bagajlarında ciddi karışıklıklar yaşadılar bu bayram.

İyi bayramlar. İyi uçuşlar, iyi yolculuklar.

4 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

Denizcim,

Havaalanı ile havalimanı ayrımında bilgilerimiz farklı. Benim bildiğim havalimanı 24 saat iniş ve kalışlar için açık olan havaalanlarına verilen isim. Yani günün her saati açık non-stop hizmette olan. Sanırım Sabiha Gökçen'de bu özellik olmadığı için havaalanı kullanılmış ki, bu bilgime göre doğru gibi geliyor.

Sevgiler

10:14 ÖS  
Blogger Dincer dedi ki...

Merhaba,

Geçen bir sene içerisinde tekrar Pegasus'u deneme şansınız oldu mu? Aynı yoğunluk sözkonusu mu acaba hala otoparklarında? Cumartesi sabah 6.30 gibi ben de oraya gidip 4 günlüğüne arabayı bırakmayı planlıyorum da, aynı şeyleri yaşamak istemem açıkçası o telaş içerisinde :)

3:45 ÖS  
Blogger Deniz Tuncalp dedi ki...

Selamlar,

O yogunluk bence Bayram'a ait bir yogunluktu. Zira daha sonra ayni otoparki sorunsuz kullandım.

Deniz

3:58 ÖS  
Blogger Dincer dedi ki...

Oh, süper.. Rahatladım gerçekten :)

Teşekkürler..

4:27 ÖS  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa