AKM Yerinde Kalsın

AKM binası mimari bir değer midir, yoksa kendi dönemini yansıtan ancak günümüz estetik anlayışına uymayan ve yenilenmesi gereken bir bina mıdır, tartışma bunun etrafında dönüyor. Beni de burası rahatsız ediyor. Şehirlerimizin belleği yok. Eski Ankara resimleri, yeni Ankara resimleri... Eski İstanbul resimleri, yeni İstanbul resimleri. Birbirine hiç benzemiyor. Şehirlerin belleğini bu şekilde alt üst etmeye kimin hakkı var? Güzel bir opera sahnesi inşa etmekse amaç, mevcudu yıkmak şart mıdır? İstanbul'un başka bir yerine opera sahnesi yapmak akla gelmiyor. zira amaç, AKM'yi daha iyi işler hale getirmek değil, Taksim meydanının rantının peşinde koşmak. Gerisi aldatmaca.

Etiketler: yazi
2 Yorum:
Bu yazıyı biraz geç gördüm, onun içinde cevap yazmakta geciktim. Kimse kusura bakmasın, önce cevap verip vermemeyi düşündüm, sonra madem birileri tarihe not düşüyor, bilir bilmez yorum yapıyor, bende gerçekleri dile getireyim dedim.
Arkadaş, hem cahilsin, hem de mütecaviz. Ben Pera Müzesi'ni Bristol Oteli'nin yerine yapmadım, Bristol Oteli 1987 yılında Esbank Genel Müdürlüğü’ne dönüştürülmüştü, üzerine iki kat ilave yapılmıştı. İstersen İstanbul Şehir Merkezi Transformasyonu ve Büro Binaları, Vedia Dökmeci, Yurdanur Dülgeroğlu, Lâle Berköz Akkal, Literatür Yayınevi, İstanbul, 1993. s.76-85’e bir bak, orada bu binanın tüm projelerini ve cephe fotoğraflarını göreceksin.
Ben Esbank Genel Müdürlüğü'nün proje müellifinin müsaadesi ile boşalttım. toprak üstünde 7 kat olan binayı, 5 + çatı arası olarak yeniden düzenledim. Mal sahibi nerede ise benimle çalışmaktan vazgeçiyordu. Bunca senelik dostum, sen benim iki katımı nasıl yok edersen diyerek sitem etti. Onu ikna ettim. Müze ve Sergi Salonu için bu katlar alçaktır, bunu yükselmemiz gerekir diye günlerce konuştum. İnandı, ikna oldu, yapıya izin verdi.
Şimdi sen kalkmış, sanki ben mevcut binanın üzerine keyfimce iki kat çıkmışım gibi suçlama içindesin. Ne kolay iş bu senin yaptığın, oturduğun yerden hiçbir araştırma yapmadan konuşmak. Üstelik entellektüel yazılar yazmaya çalışmak. Entellektüel geçinen insanlar dünyadaki gelişimi takip eder. Nerede ne oluyor, merak eder, gezer, görür, okur. Mimarlarla, sanatçılar dialog içinde olur, ne yapıyorlar, niçin yapıyorlar merak eder. Tüm dünya bu yapıları bu şekilde restore ediyor. Paris'te, Madrit'te, Barselona'da, Lizbon'da biraz dolaşınca bu tür yüzlerce uygulama görüyorsun. Onlar başarılı oluyor, bizde ise bir gurup insan herşeye karşı!
Yapı üzerindeki ismime gelince, ben görünür kılıncaya kadar kimse Manaussos'un isminden haberdar değildi, onu yücelttim, ismimi onun altına yazdım. Bu gelenek bizim topraklarımızın yüzyıllardır süren bir geleneğidir. Her Mimar, her usta yaptığı yapıya, onardığı binaya bir isim kitabesi koyar. Koyar ki bu onarım hangi tarihte yapıldı, kim yaptı bilinsin.
Yaklaşık 400 yıl önce Mimar Sinan vakfiyesini aşağıdaki sözleri ile bitirmiş, hep bunu hatırlarım, tüm gelişmişlik iddalarına karşın hâlâ insanımızın gelişemediğini görerek de üzülürüm.
"Gelecekte yaptıklarımı görecek insaf sahiplerinin, çabamın ciddiyetini göz önüne alarak beni hayırlı dualarla anacaklarını umarım. İnşallah."
Anlaşılan dört yüzyıldır pek birşey değişmemiş. Sen dersen de, ben çabamın ciddiyetini göz önüne alarak gelecek kuşakların ve insaf insanların eline sağlık diyeceğini biliyorum. Zaten pek çoğu da bunu dile getiriyor. Bir zahmet edip, müze ziyaretçi defterini okursan göreceksin. Keşke pek çok insan bu tür denemeler yapsa da, hem ülkemin, hem mimarlığın önü açılsa. Hoşçakal,
Sinan Bey,
Yorum ve eleştiriden çok hoşlanmadığınızı gayet net görüyorum.
Projenin arka planında yaşananları paylaştığınız için teşekkür ederim. Ancak bu benim yaptığınız cepheyi estetik bulmamı sağlamıyor, sağlayamaz. Üstelik size gelen "benim katlarımı nasıl yersin" yorumu, tam da benim bahsettiğim "rant hırsı" teşhisinin doğru olduğunu gösteriyor. Sizin için "ummadığımız yerden geliyor", "restorasyon üstadı" ifadelerini kullanmamdan bu rant hırsının size ait olmadığını anladığımı takdir edersiniz.
Bir kalemde iddia ediverdiğiniz gibi cahil de değilim mütecaviz de. Binanın tarihinde neler geçirdiği Internet'te ve mimarlık dergilerinde açıkça yazıyor. Ben size hakaret etmemeişken cevabınızdaki hakaretamiz üslubunuz, kendinizi universite kürsüsünde ogrencilerini paylayan bir pozisyona yakistirdiginizi gosteriyor. Ancak bu tavir bana sökmez. Keyfinizce iki kat cikmamissinizdir elbette ama yaptiginiz cephe bana göre estetik degil. Size gore cok estetik olabilir.
Isminizi de kendi yaptiginiz cepheye kazimanizi tercih ederdim. Artik binanın ön, yan ve arka cephelerinin fotoğrafını çekerek buraya eklemek farz oldu.
Gelecekte yapiniza bakip insallah hayir dua ile anacak kişilerin on cephedeki fasat görüntü ile her açıdan uyumsuz yan ve arka cepheye bakmayacaklarini, bakarlarsa da hayir dua ile anmayacaklarini mi dusunuyorsunuz?
Ben siz isinizi bitirdikten sonra yakin bir gelecekte yani bugun binaya baktigimda hayir dua okuyamiyorum malesef. Bunun da sebebi bir yama gibi kalan mevcut taş cephe ile hem on cephenin ustundeki bahsettiğim ve sizin mecbur kaldıgınızı cok da hazzetmediginizi aslinda itiraf ettiğiniz üstteki eklemenin ve hem de binaya takdir ettiğiniz parlak, plaza-vari yan ve arka cephelerin ön ile olan uyumsuzlugu.
İçinde bu seferki gibi hakaret olan hiçbir yeni yorumunuzu yayinlamayacagim. Uslubu dogru her mesajınız için sayfalarım size açık. O nedenle cevap verirken lütfen seçtiğiniz kelimelere dikkat edin.
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa