25 Kasım 2005

Vızz vızz vize...

Nedendir bilinmez, vize meselesi açılınca beni bir tevekkül sarıyor. Kaderine razı olmuş bir kurban gibi elçilik kapılarında beklemeye alıştım sanırım.

Vize ile ilgili en korkutucu deneyimim, tam da ilk yurt dışına çıkışımda, Londra'da Heatrow'da olmustu. Lise sıralarında bir öğrenci grubu ile Londra'ya dil okuluna gidiyoruz. Herkes kapıdan girdi, sıra bana geldi, pasaport polisi eline pasaportu aldı, evirdi çevirdi, ışığa tuttu. Ben de ne yapıyor diye bakiyorum. Meger, İzmir Emniyeti pasaportumu hazırlarken, kimlik bölümünün üstüne yapıştırdığı plastiği en dibe kadar devam ettirdiği için, pasaportun kat yerine kadar uzanan plastik iyi yapışmamış ve dibinden açılmış.

Heatrow'daki görevli de pasaportun sahte olup olmadigina bakıyormuş haklı olarak. Hakkaten çok güven telkin eden bir görüntüsü yoktu. Kizilotesi isikta sunda bunda baktiktan sonra, pasaportta tahrifat goremeyince, bana donup, resimli bir kimlik daha istediler. Ben de cebimden nufus kagidimi cikardim. Polis bununla da yetinmedi, bir kimlik daha istedi. Tabii o zaman ehliyet vs. yok, lise donemi. Ben basladim boncuk boncuk terlemeye.

Ariyorum tariyorum ama ne aradigimi da bilmiyorum. Beni kurtaracak herhangi bir sey. En sonunda, cuzdanin dibinde yillar oncesinden unutulmus, Fen Lisesi Hazırlık döneminden kalma dandik dersane kimliğim çıktı. Ve ben Heatrow'dan Birlesik Krallik sınırlarından, Turkiye Cumhuriyeti Pasaportu ve nufüs kağıdıyla degil, Izmir'deki dersanemin kimligi ve ustunde ortaokuldan kalma sübyan irisi resmim sayesinde girebilmistim.

Turkiye'ye donunce pasaportu alip polise gittim. Maksat duzelttirecegim. Ne mumkun Pasaport polisi yenilemeyiz dedi duzeltemeyiz dedi, "bir sey olmaz" dedi çıktı isin icinden. Bir daha yapistirir gibi yaptilar isittilar vs. ama bu bence sadece plastigi daha da acmaya yaradi. Universite yillarinda pasaportun suresi doldugunda degisiklik icin verdigim halde, polis degistirmek yerine, uzatip bana geri vermeyi takdir ettigi icin, sonraki yillarda da plastigi acik pasaportumu kullanmak ve her kontrolda basima gelebilecek sorunlari hayal edip sıkıntı duyarak gecti. Neyse ki, bu durum bir daha basima dert cikarmadi.

Pasaport ve vize hikayelerinde hatirladigim bir kac ani daha var. Bir tanesi, Almanya'nin Ankara elciliginin bahcesindeki sıra olma koridorları ile toplama kampina benzeyen bahce ve elinde megafonu ile bagirip cagiran subay gorunumlu (artik ne subayi oldugunu siz cikarin) sert gorevlinin kotu cagrisimlari kalmis aklimda.

Universite yillarinda bir sebepten Finlandiya'ya gitmem gerekmisti. Safliktan olsa gerek, vize işini geciktirdikce geciktirdim. Sonunda Ankara'daki Finlandiya elciligine gittigimde, bana gore epey zaman vardi. Bir de ne goreyim, aradaki zaman Finlandiya'da bilmemne bayrami oldugu icin tatilmis. Gorevli bir takvime bir bana bakip, imkansiz dedi. Benim suratimdaki hayal kirikligini gordugunden midir insafa geldiginden midir, sonra pasaportu geri aldi, "2 saat sonra gel" diyip beni yolladi. 2 saat sonra gittigimde Vizem hazirdi. Kendisini hala sukranla anarim.

Bir de Ankara'da ABD elciligi anim var ki dillere destan. Bilenler bilir, Ankara'daki ABD elciliginde once kapının önünde sıra olunur, sonra iceride numara alınıp sıra beklenirdi. Simdi hala oyle midir bilemiyorum. Neyse, 11 Eylul oncesi, hatta guneş tutulması olan bir gün bir vize işi için elçilikte bekliyorum. İçeri girdim, numara aldım, ön sıraya oturdum sıramın gelmesini bekliyorum. O sırada bana yakın gişede bir numara yandı ve çiçekli havai gömleğine benzer gömlek giymiş, inşaat işçisi görünümlü bir arkadaş gişeye yanaştı. Gişedeki görevli adama sordu:

- Ne için gitmek istiyorsun Amerika'ya?
- Gezecegim.

- Nerede kalacaksin?
- Bodrum'da inşaatta çalışırken bir bagyan ile tanismistim. Onun yaninda
kalacagim.

- Neden dönüş için uçak biletin yok?
- Daha ne zaman döneceğime karar vermedim.

- Peki oradaki zamanını karşılayabilecek paran var mı?
- Yok. Herhalde inşaatlarda falan çalışırım.(?)

- Peki biraz daha bekle, birazdan çağırırız...

Bu diyalog sonucunda vize alabildi mi bilmiyorum bu arkadaş ama özgüven ve doğruculuğuna hayran olduğumu söylemek isterim.

Etiketler:

2 Yorum:

Blogger yaşam sanatcısı dedi ki...

insanlarımız umutlarını kelimelere dökmeyi seviyor. Siz dahi bu yazıdaki en son durumu yazmakla insanımızın yüzündeki cesur ve saf ifadeyi belirtmişsiniz. Daima iyiye ve güzele..

11:57 ÖS  
Anonymous Adsız dedi ki...

artık master derecesini aşıp doktora almaya yaklaşıyor olmalısınız bu konuda...

2:46 ÖS  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa