12 Haziran 2005

Türkiye Uçuyor. Ankara'ya da Siirt'e de...

ODTÜ EM'de Endüstri Mühendisliği eğitiminde en eğlendiğim ve yine de en çok emek verip ter döktüğüm derslerden biri Erol Sayın'ın "IE 404 - Management for Engineers" dersiydi. Bunun sebeplerinin başında da hayatın deterministik olmadığını göstermek için gruplar halinde oynanan yönetim simülasyonu oyunları geliyor. Bu oyunlardan en eğlendiğim de her grubun bir havayolu şirketini yönettiği AIRLINE oyunuydu.

Oyunu oynarken faydası olur umuduyla hava yolu yönetimi ile ilgili ne bulursak okuduğumuzu hatırlıyorum. Bir "hub" havaalanı kullanmanın ne demek olduğunu, lüks ek servisleri keserek, tek tip uçak kullanıp daha düşük yedek parça, bakım ve eğitim maliyeti ile bilet fiyatlarını düşüren ValuJET gibi havayolu şirketleri o zaman dikkatim çekmişti. Grup arkadaşlarımla Türkiye'de neden böyle havayolu şirketlerinin varolmadığını ve milletçe bitmek bilmeyen otobüs yolculuklarına mahkum kalmamızı konuşup dertleşirdik. İstanbul'dan Malatya'ya, Denizli'den Trabzon'a otobüsle gitmek ne demektir?

ANAP ve DYP iktidarları dönemnde yapılan her ile bir havaalanı projeleriyle pek çok ilimizde yeterince işletilemeyen ve kullanılamayan pistler ve ufak terminal binaları yapıldı. Bu pistleri kullanabilecek uçaklarla düşük maliyetli hizmet verecek havayolu şirketlerini dört gözle bekliyordum ki son aylarda OnurAir, FlyAir, AtlasJet, MNG gibi havayolu şirketleri belirmeye başladı. Bu şirketler daha da gelişip THY'nin uçtuğu veya uçmadığı şehirlere havayolu ile erişim konforunu daha uygun fiyatlarla götürdükçe, hem yaşam kalitemizin artacağını hem de illerde kalkınmanın desteklenmesi ile ilgili önemli katkıları olacağını düşünüyorum.

Örneğin AtlasJet, haftada üç gün Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da milletvekili olduğu Siirt'e uçuyor. İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Bodrum, Dalaman, Adana, Trabzon, Malatya, Erzincan, Van, Siirt ve Kıbrıs'a uçan AtlasJet'in daha çok trafik yaratabilecek Denizli, Edremit Körfez, Diyarbakır gibi pek çok yer dururken Siirt'e uçması ilginç doğrusu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, AtlasJet Siirt hattının açılışında ‘Sayın Başbakan’ın seçimlerde size verdiği sözü yerine getirmenin bahtiyarlığını yaşıyoruz. Bu bir başlangıç. Artık Siirt, İstanbul ve Ankara’ya daha yakın’ demişler.

Neyse bırakalım bunları, bu şirketlerden AtlasJet'i geçtiğimiz günlerde ben de denedim. Birkaç gün önce bir sebeple İstanbul'dan Ankara'ya gitmem gerekti. Arabayla gitmiyorsam hep otobüs kullandığım bu güzergahta bu sefer bir değişiklik yaptim ve havayolunu kullandım. Bu güzergah için THY'yi pahalı bulduğum için AtlasJet'i denedim ve bu tercihten inanılmaz memnun kaldım. Biletimi uygun bir fiyatla web'den aldım, sorunsuz bir şekilde printer'dan bastım ve o A4 kağıt üzerindeki biletim ile sorunsuz bir şeklde check-in yaptırıp uçağa bindim. Sırf bu yazıcıdan uçak bileti basma kısmı bile şirketin kalbimi kazanmasına yetti.

AtlasJet, pek çok uluslararası havayolu şirketinin kendi iç hatlarında kullandığı BOMBARDIER CRJ 700 tipi 78 yolcu kapasiteli uçağıyla gidiş ve dönüş uçuşlarını gerçekleştirdik. Internet'ten çabuk kalkış yapabilme özelliğine sahip bu uçakların, büyük gövdeli uçakların inemediği dar ve kısa pistlerde güvenli iniş-kalkış yapabildiğini öğrendim. AtlasJet dört adet BOEING 757, yedi adet AIRBUS A320-214'in tanına iki adet de bu uçaklardan eklemiş. Aynı amaç için THY'nin kullandığı RJ-100'lere göre daha dar gövdeli olmasına rağmen sanırım havalandırma için daha çok taze hava kullandığından çok daha konforlu ve ferahtı.

AtlasJET, ETSTur ve Vural Öger'in sahibi olduğu ÖGERTUR ortaklaşa kurmuş ve uygun koltuk genişliği olan uçakları ve zengin uçuş seçenekleri ile dikkat çekiyor. Geçen hafta Yunanistan'da Mykonos ve Santorini'ye İstanbul'dan direk uçuş başlatan şirketin ÖgerTur'un kurucu olması ve yolcu potansiyelinden dolayı Berlin, Düsseldorf, Frankfurt, Hannover, Hamburg, Köln, Munih, Stuttgart gibi pek çok Alman şehrine uçuyor. Ayrıca Amsterdam, Barselona, Madrid, Paris, Roma, Milano, Budapeşte, Kopenhag, İskenderiye, Sharm El Sheik ve Dubai gibi pek çok tatil hedefine uygun noktalara da seferleri var.

Sivil havacılığın yaşadığı gelişmenin, mevcut hükümetin başarılı olduğu bir konu olduğunu düşünüyordum ki, uçakta okuduğum gazeteden Ali Atıf Bir'in "Erdoğan’ın alaturka liberalizmi" başlıklı yazısı dikkatimi çekti. Yazı tam da içinde olduğum uçağın uçtuğu hat ile ilgili yapılan entrikaların bir kısmını anlatıyordu.

Ali Atıf Bir'in AtlasJet Genel Müdürü Tuncay Doğaner’den öğrendiğine "göre THY Atlasjet’in Ankara-İstanbul arası uçuşlarını engellemek için Tayyip Erdoğan’a baskı yapıyormuş. Hatta geçici olarak bu uçuşlar Başbakan’ın emriyle durdurulmuş..". Özelleştirme öncesi Türk Telekom değer yitirmesin diye Internet Servis Sağlayıcılarının birer birer batırılmasına nasıl izin verildiyse, en yoğun hatlardan biri olan Ankara - İstanbul hattına özel şirketler sokulmayarak da potansiyel bir özelleştirme öncesi THY'nin değeri mi korunmaya çalışılıyor merak ediyorum.

Dış hatlarda, Belçika otoritelerinin uçuş güvenliği ve bakım kriterlerini ihlal ettiği için Onur Air'e yasak konunca hükümet olası bir uçak kazasından çekinmeden (yasak kalktıktan iki gün sonra bir Onur Air uçağından kalkış öncesi parça düştüğünü hatırlayalım) araya girerken, bu şirketlerin hoşa gidecek bir diyet ödemeden İstanbul - Ankara uçmasına fiilen engel mi olunuyor merak ediyorum.

Hikayenin kalanını da Ali Atıf Bir'den dinleyelim:

"Atlasjet, uzun denetim süreçlerini geçip Türkiye’den IATA (International Air Transpotation Association) üyeliğini ilk alabilen özel havayolu şirketi, elektronik bilet sistemiyle bilet alma derdi olmadan yolcu uçurabiliyor, çok yeni de bölgesel uçaklar getirmiş, bilet fiyatı da sadece 89 milyon TL. THY’de ise Ankara-İstanbul fiyatı 129 milyona kadar çıkıyor..

Türkiye’ye döner dönmez araştırdım. Bilgiler doğru. THY Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin ve Yönetim Kurulu üyeleri Hamdi Topçu ve Temel Kotil Atlasjet’in uçuşlarını durdurmak için Başbakan’a baskı yapmışlar. Hatta ‘Atlasjet İngilizlerle ve Fransızlarla THY’yi bitirmek için anlaşma yaptı’ diye yanlış bilgi vermişler. Yanlış! Atlasjet IATA üyesi olarak tüm yabancı şirketlerle ikili anlaşma yapmak zorunda. Bu anlaşmaların THY’yi bitirmekle ne alakası var? Ama Karlıtekin, Topçu ve Kotil, Başbakan’ın İstanbul Belediyesi’nden mesai arkadaşları... Başbakan onlara inanmış Ulaştırma Bakanı’nı arayıp Atlasjet’in Ankara-İstanbul uçuşlarının durdurulmasını istemiş.

Olacak iş mi bu? Bu nasıl liberallik? Bu nasıl özelleştirme anlayışı? Bırakın Atlasjet ve THY kozlarını serbest piyasa içerisinde kıran kırana çözsünler. Atlasjet isterse 70 milyona iner size ne? Candan Karlıtekin ve Hamdi Koç daha önce batan İslami sermaye Kombassan’a ait Alfaair’de yönetim kurulu üyeliği yapmışlar. Ortada bir eş, dost, yandaş kayırma durumu var anlayacağınız. Oysa Başbakan’ın artık THY’nin sivil havacılık sektöründeki diğer işletmelerden biri olduğunu anlaması şart."
Devamı

7 Haziran 2005

Bir iki yetmez üç tane.

Bugün gazetelerde İstanbul'a üçüncü havalimanı projesi için Başbakan tarafından işaret verildiği yazıyor. Avrupa yakasına ikinci "dev" havalimanı projesi yapılacakmış. Yeşilköy'de bulunan Atatürk havalimanı ihtiyaçlara cevap vermiyormuş, zaten şehrin Büyükçekmece yönü çok büyümüş, vs. vs. Kemerburgaz'daki taş ocakları, Büyükçekmece, Silivri, Çatalca'nın adı geçiyor.

İstanbul'un ulaşımının bir master planı yok mudur? Bu tür anlık ama har vuran harman savuran çözümlerle nereye varilabilir? Metro, hafif raylı sistem, tramvay, finukiler sistem diye saya saya bitiremeyecegimiz çeşitlilikte ama vatandaşın ihtiyacını tam çözemeyen nitelikte, teknik ekip, yedek parça envanteri, bakım maliyeti gibi kalemlerinin bu çeşitlilikten dolayı kaça mal olduğunu hep merak ettiğim İstanbul şehir içi ulaşım sistemleri israfına uluslararası boyutta bir de dizi dizi havalimanları mı ekleyeceğiz?

Sokağa çıkıp İstanbul'da yaşayanlara sorsak, özellikle Anadolu yakasinda söylenecek ilk şey şüphesiz Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından yapılmış ve Havelsan, Aselsan gibi askeri imalat şirketlerinin kurduğu HEAŞ şirketi tarafından işletilen Sabiha Gökçen havalimanının şıkır şıkır bir tesis olmasına rağmen yeterince kullanılmadığı olacaktır.

Anadolu yakasında yaşadığım dönemde hava ulaşımı kullanacağım zaman en zoruma giden şey Sabiha Gökçen dururken, o kadar yol yapıp kıta değiştirerek Yeşilköy'e gitmekti. Şimdi o havaalanı kapasitesine ulaşamadan, Kargo trafiği Atatürk havalimanından alternatif meydanlara alınarak Atatürk'ün kapasitesi yolcuya yönelik olarak daha etkin kullanılmadan, üçüncü meydan ne demek oluyor? Üstelik önümüzdeki günlerde yenilenmesi gereken Atatürk havalimanı işletme ihalesinde işletmeci firmaya yolcu garantisi verileceği düşünülürse, havalimanı sayılarını artırmak ne kadar doğru bir tercih?

Sabiha Gökçen'i kapasitesine yakışır bir şekilde kullanmadan, iki havalimanımızı kolay ve hızlı bir yolla (örneğin Paris gibi pek çok metropolde de olduğu gibi hızlı tren veya metro gibi bir yol ile) birbirine bağlamadan, Atatürk'ün daha az kullanılan ve diğerinden kısa olduğu bilinen pisti uzatılmadan, hakim rüzgar yönünde paralel bir pist yapılmasına yönelik kamulaştırma imkanı zorlanmadan, İstanbul'da üçüncü bir havalimanı yatırımı yapılmalı mıdır? Paris iki meydanla çok güzel idare edip, DeGaulle havalimanını bir prestij meydanı olarak büyütürken, İstanbul'a bir üçüncü meydan eklemek ancak israf olarak nitelendirilebilir.

Ankara - İstanbul hızlı tren projesinden vazgeçtim, nasıl olmuşsa bakir kalabilmiş bir yer bulup 10 milyon metrekare bir alan üretip bunun etrafındaki milyonlarca kilometrekare için rant üretmek için mi İstanbul'a üçüncü "dev" havalimanı yapıyoruz?

Yoksa üçüncü havalimanı, oldu bittiye getirilecek gibi görünen ve şehrin kuzey ormanlarını yokedip, daha da kuzeye kaymasına yol açacak, karadeniz kıyısındaki üçüncü köprü projesine sağlanan kılıflardan bir yenisi mi?

Maslak'taki boş duran kuleler yetmiyormuş gibi Haydarpaşa'ya yeni kuleler ekleyecek "prestij" projesini İstanbul'lular olarak tartışamadık, üçüncü köprü ve üçüncü havaalanı projelerini de tartışamayacağız sanırım.
Devamı

2 Haziran 2005

Virüslerde Yeni Boyut: Kriptoviroloji

23 Mayıs 2005 tarihinde WebSense firması yeni bir güvenlik duyurusu yayınladı. Duyuruya göre yapılan bu yeni saldırıda saldırıya uğrayan kişinin bilgisayarındaki dosyaları farkedilmeden saldırgan tarafından kriptolanarak erişilemez hale getirildiği ve daha dosyalarına tekrar erişmek için ise bir şifre çözücü programın satın alınmasını mecbur tutarak fidye istendiğinden bahsediliyor. Bu duyuru ve oluşan yeni saldırı şekli, virüs, kurtçuk (worm) ve truva atı olaylarının yeni bir boyuta taşınarak, fidye ve şantaj için kullanılması anlamını taşıyor.

Websense’in analizine göre bahsedilen saldırı Microsoft Internet Explorer programının bir açığını kullanıyor. Bu açığı taşıyan bir tarayıcı ile saldırgan web sitesi ziyaret edildiğinde, kullanıcı onayı sorulmadan bir program çalışıyor ve kriptolama işlemi yerine getiriliyor. Saldırgan web sitesi Windows Help sistemi ve CHM dosya formatını kullanarak bir truva atını (download-aag) bilgisayar indirerek çalıştırıyor. Daha sonra bu truva atı başka bir saldrıgan siteye HTTP üzerinden bağlanarak, hedef bilgisayardaki ve bağlantılı tüm sürücülerdeki dosyaları kriptolayan uygulamayı çalıştırıyor. Saldırı programı ayrıca kişinin bilgisayarına şifre çözücü programı nasıl satın alarak dosyalarına yeniden erişebileceklerini tarif eden bir mesaj da bırakıyor. Websense firmasının analizine göre saldırgan Microsoft’un MS04-023 numaralı güvenlik yamasıyla kapatılan açıkları kullanıyor.

Aslında söz konusu saldırı, yapılabileceği bir süredir teorik olarak bilinen bir saldırı tekniğinin ilk örneklerinden birini temsil ediyor. Kriptolojinin kötü amaçlar için kullanımına ilişkin bu konuya kriptoviroloji de deniyor. Konuyu inceleyen uzmanlardan Bruce Schneier kriptoloji kullanan kurtçukların yakın zamanda görülebileceğine dair uyarıda bulunuyor. Buna göre, yazılan bir worm programı kullanan bir saldırgan da ulaştığı makinelerdeki dosyaları kriptolayarak fidye talebinde bulunabilir.

Bu tip saldırılardan daha etkin korunmak için istemci yamalarının geçilmesi ve açıkların kapatılması ile ilgili süreçlerin iyi işletilmesi, 0-günlük yeni virüsleri tanıma yeteneği daha gelişmiş antivirüs yazılımlarının kullanılması önerilebilir. Ayrıca, teknik olarak bilgili kullanıcılar bilgisayarda başlatılan süreç ve uygulamaları kontrol edip onay talep eden kişisel güvenlik duvarı / saldırı tespit sistemi gibi teknolojileri kullanarak bu tip saldırılardan korunmaya çalışabilirler.Görüldüğü gibi son yıllarda internet saldırıları artık belirli teknik konuları çok iyi bilen “hacker”lardan, fidye peşindeki adi suçlulara doğru yayılıyor. Gelecekte bu tip saldırıların daha sıklıkla yaşanacağını düşünebiliriz.
Devamı