21 Ekim 2009

TeknoKritik - 13:
Her İş Artık "E-İş" Oldu
Sırada "Sanal Dünya" Var

Geçen gün eski dosyalarımı karıştırırken, 2001 yılında Sabancı MBA sınıfına, sevgili hocam Meltem Denizel'in daveti ile yaptığım bir sunumun dosyası ile karşılaştım. Aradan zaman geçse de sunum hala hafızamda. Sunumun bir yerinde: '5-10 yıl içerisinde, sizin mahalledeki ayakkabı tamircisinin yaptığı iş bile E-iş olacak. Internet'in girmediği işkolu kalmayacak' demiştim. Bunun olup olamayacağını seminer sırasında ve sonrasında çeşitli şekillerde tartışmıştık. Bugün, bundan 8 yıl sonra bırakın bunu tartışmayı, soylemek bile ne kadar anlamsız duruyor değil mi? Internet'in yaygın kullanımı, fiziksel dünyaya paralel yeni bir sanal dünya yarattı ve bu yeni dünyada varolmanın da, yaşamanın da, iş yapmanın da kuralları fiziksel dünyadan apayrı.

Bu dünyada kimlik değiştirebilir, Internet üzerinde oynanan oyunlarda gerçekte varolmayan sanal varlıklar kazanıp bunları Ebay gibi pazaryerlerinde gerçek paraya satabilir veya bu dünya içinde (bu aralar halkla ilişkiler işine ara verdiler galiba isimleri az geçiyor) Second Life gibi altdünyalar yaratabilir, Second Life para birimi Linden doları gibi kendi paranızı bile çıkarabilir, hatta bu paranin borsasını bile kurup işletebilirsiniz. Nevşehir'de bir küçük sanayi sitesinin sınırlarından çıkmadan dünyanın öteki ucunda dev bir alıcıya teklif verebilir, eskiden Milli Kütüphane'de sıraya girip belki de asla bulamayacağanız bir kitabı iki tık tık ile Google Books'tan bulup sayfalarını çevirebilir, hatta e-book formatında Amazon'dan satın alıp elektronik kitap cihazınız Kindle'a indirip okuyabilirsiniz. Bütün bunları 3G ile Ankara-İstanbul arasında seyir halindeyken bir otobüste de yapabilirsiniz. İşte şimdi bunların hepsi, tekrar ve tamamen değişecek. Üstelik bu sefer 5-10 yılda değil 2-3 yılda yaşayacağımız bir değişiklik geliyor.

Olacağını düşündüğüm değişiklik, bu iki dünyanın tekrar birleşmesi. Ya da başka bir deyişle, sanal dünyanın yarattığı imkanlar ve ortamlar, fiziksel dünyadaki her şeyi, mobil teknolojlerin, sosyal webin ve lokasyon-farkında teknolojilerin de katılımı ile kökünden değiştirecek. Eski iş yapış şekillerinin, eski siyaset yapış şekillerinin ve diğer tüm eski varoluş şekillerinin yeni devirde tamamen, kökten ve geri dönüşsüz bir şekilde değişeceğini, sanal dünyanın değişken ve oynak kurallarının fiziksel dünyanın kurallarına üstün geleceğini ve fiziksel dünyanın yeniden şekilendirileceğini düşünüyorum.

Bu değişim o kadar kökten olacak ki, Internet üzerinden iş yapmaya e-iş demek gibi, muhtelif kelimelerin başına e- m- gibi ekler eklemek gibi eğilimler artık anlamsız bir hale gelecek. Konuşacağınız kavram her neyse siz onu eskisi gibi teknolojik bir başlık veya kuyruk eklemeden aynı kelimeyle tarif edeceksiniz. Ama o kelime artık eskisinden pek farklı bir şeyi işaret ediyor olacak.

Bugün artık pek çok büyük şirkette Internet'siz imalat, tedarik, tanıtım, satış yapılamaz hale geldi bile. Dünya'nın en büyük perakende zinciri Wal-Mart, bu yıl yılbaşı alışveriş furyasına hazırlanırken bir tek bile mağazası olmayan Amazon ile indirim savaşına giriyor. Dünya'nın bugüne kadar yaşadığı en büyük global ekonomik krizlerinden birini Apple rekor büyümeler açıklayarak geçiriyor. Bu eğilim sadece bu firmaları değil çok yakında tüm ticari hayatı etkileyen, hatta belirleyen bir hale gelecek.

Bu süreç sadece iş yapış şekillerini değil. İnsani faliyetlerin her boyutunu kökünden değiştirecek. En başta da halk ile etkileşime dayanan (en azından o şekilde yapılan yerlerde) politika değişecek. Örneğin seçim öncesi ABD'de önce Hillary'nin poltika makinesini, sonra Cumhuriyetçi parti ve onun büyük bağışçı dostlarını, Internet üzerinde aşağıdan yukarıya bir hareketi örgütleyerek bir dolara yaka iğnesi, yarım dolara çıkartma alan, 10 dolar bağışlayan onbinerce kişinin yarattığı tarihin en büyük seçim bütçelerinden birisi ve bu kalabalığın domino etkisi ile yenen Barack Obama'ya e-başkan mı deniyor? Sadece iktidar değil etkin muhalefetin yolu da artık Internet'ten geçiyor. İran'da seçimlere itiraz eden muhalefet protesto için Internet üzerinden kordinasyon kuruyor, yerleşikler de yine Internet erişimini kapatmaya çalışarak mücadele etmeyi deniyor. Bir sonraki seçimlerde yeniden aday olacağı konuşulan Sarah Palin, özgeçmişini LinkedIn'e koyuyor ve tanıyanlar onu yine bu sitede arkadaşı olarak ekliyor. Orta doğu politikalarını yakından takip etmesiyle tanınan gazeteci Cengiz Çandar, Irak'ta ne olup bittiğini dakikası dakikasına CNN'den değil Berham Salih'in ve başka bir çok kişinin Twitter yazılarından takip ediyor. Üstelik bu ona tanınmış bir ayrıcalık da değil. Her isteyen aynı şeyi yapabiliyor.

Eğer zaten çok değiştik, daha ne kadar değişebiliriz ki diyorsanız durun. Daha hiçbir şey görmedik. Bu gidiş daha da hızlanarak devam edecek. Artık fiziksel dünyada olup bitenleri, sanal dünyaya ilişkin temel bir algı ve eğitime sahip değilsek anlayamaz hale gelebiliriz. Son yıllarda dünya, Internet erişimini temel bir insan hakkı olduğunu tartışır, bazılarımızın nedendir bir süredir dudak bükmeye başladığı Avrupa Birliği'nin Bilgi Toplumu ve Medya'dan sorumlu komisyon üyesi Viviane Reading Internet'in temel bir hak olduğunu söylerken, daha geçenlerde Finlandiya, bu hakkın yüksek hızda bir hak olduğunu da kanunlarına koyarak açıkça tarif etti. Temel insan haklarından birisi gibi bir yasal bir hak artık Internet'e erişim. Youtube'u kapatmaya uygun sansür temelli kanunları teklif eden iktidar, buna destek ve oy veren muhalefet, o kanuna bile referans vermeye gerek duymadan orantısız bir kayıp riskini (neyse o risk) engellemek için sadece bir tedbir kararı ile web sayfalarını hatta sitelerin tamamını kapattıran savcılarımız duydunuz mu?

Teknolojinin kendiğinden iyi veya kendilğinden kötü olduğuna inanan biriyseniz, bu değişikliklere sevinebilir veya üzülebilirsiniz. Ancak teknoloji kendiliğinden iyi ve kötü bir şey yapmaz, onu hayal eden, tasarlayan, uygulayan, kullanan insanların içinde yaşadıkları toplumsal duruma da bağlı olarak, teknolojiye ait bir şey belirli bir dönem için iyi veya kötü sanılabilir.

Türkiye'den şirketler çıkıp dünya çapında teknolojiler üretip, dünya çapında rekabete giriyorsa bu trendin içinde bir aktif varoluştan söz edilebilir. Türkiye'den milyonlarca kişi saatlerini ve enerjilerini Internet üzerinden bilmediklerini öğrenmek ve dünyayı tanımak için kullanıyorlarsa bu eğilimin ülke üzerinde olumlu bir etkisinden söz edebiliriz. Türkiye'de bir bakan çıkıp da her anını Twitter'a yazarak ilan etmeye başlarsa, bir siyasi oluşum çıkıp da kendini Internet üzerinde yeniden tanımlamaya ve örgütlemeye kalkarsa, bir aday tüm seçmenlere tek tek dokunmaya ve onlardan tek tek destek ve bilgi almaya yönelirse bu teknolojiler bizim için olumlu bir şekilde vardır. İşte bu yüzden bildiğiniz herkes, hayatımızdaki herşeyin bu değişimden nasıl etkileneceğini düşünmeli, bu değişimi olumlu şekillendirmek için ne yapacağını hissetmeye çalışmalı. Yeni çağda az gelişmişliğin tanımı kişi başına milli gelir üzerinden yapılmayacak gibi görünüyor.





Etiketler:

2 Yorum:

Blogger fairway dedi ki...

Yazdıklarınıza başından sonuna katılıyorum. Ancak internet kültürüne uzak bireyler için bunlar hiç önemli konular değil. Etrafımda birçok insan anlattıklarınızdan bihaber. Hatta birçok firmanın web sitesi İto' nun zorunlu hale getirmesi ile yapım aşamasında. Sizce bu trendi yakalamak için birey bazında yapılabilecekler neler? (29 yaşında otomotiv sektöründe 10 yıllık deneyimi olan, üniversite mezunu, son 2 yıldır vaktimin yettiği kadar e-ticaret ve internet ile ilgili konferans-eğitimlere katılarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum ve iş arıyan birisiyim.)

2:15 ÖS  
Blogger Deniz Tuncalp dedi ki...

Selam,

Cok tesekkur ederim. Su meshur fikrayi biliyor musunuz? Hani adamin birisi balon kiralayip denemeye cikmis. Ancak hava bozunca balon bilmedigi bir yerlere savrulmus. Nihayet bir sure sonra yere yaklasmayi basarinca adam yerde birini gormus ve seslenmis:
- Ben nerdeyim.
Asagidan cevap gelmis:
- Balondasın
Bu durumda adam tekrarlamis:
- Balon nerede peki?
Cevap yine gelmis
- Havada
Adam da patlamis bu sefer:
- Kardes sen danisman / muhendis / akademisyen misin? (duruma gore hangisi uyarsa)
- Evet nereden bildin?
- Her söylediğin doğru ama hiç bir işe yaramıyor...

Akademide, ozellikle sosyal bilimlerde teorik bilgi ve pratik bilginin hangisinin daha makbul olduguna iliskin tartismalar cok temel bir yer teskil ediyor. Cikis noktasinda muhendis olsam da ben bilginin illa bir ise yaramasi gerekmedigine inananlardanim :) Yani sorunuzun cevabini bilmiyorum.

Ama kisaca bu dedigim donusumden dolayi hangi sektorde olursaniz olun, o sektordeki isinizi maksimum 2-3 yilda bir yeniden kesfetmek ve bastan ogrenmek gerekir diye dusunuyorum. Isler ve yapis sekilleri, bunlarla ilgili imkanlar o kadar degisiyor ki, sanki hic bilmiyormus gibi bastan ogrenmeye ve bunu hep tekrar etmeye israrli olmak gerekiyor. Ben bu isi, bu sektoru zaten iyi biliyorum, eskisiyim diye dusunurseniz disina dusmek kacinilmaz oluyor gibi.

Mesela enerji sektorunu alalim. Bugunlerde uye oldugum birkac listede enerji sektorunun temelden degistigini, bir merkezde uretip hanelere dagitmak yerine, kojenerasyonun ve ulusal aga enerji satmanin yakinda gundeme gelecegi konusuluyor. Yani temel paradigmalar degisiyor.

Otomotiv sektorunde de gordugum kadariyla su ara hakim olan cevreci elektrikli otomobiller, pil teknolojileri ancak bunun uygulanmasindaki zorluklar. Bir de GM vb. ABDli oyuncularin krizinden sonra oyuna yeni girecek Saab'in yeni sahibi gibi oyuncular konusuluyor. Bunlar kulagima calinanlar, ozellikle gozumu acmis degilim. GM, ebay'de sifir araba satmaya basladi, bayi aglarini buna gore degistirmeye calisiyor.Otomotiv sektorunde temel kabuller degisiyor mu? Bunu Internet'i takip edip ongorebilecek en iyi kisi siz olmalisiniz. Ben gayet disardayim :)

6:17 ÖÖ  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa