1 Ocak 2008

Yaşasın Yabancı Dilde Üniversite Eğitimi

Birkaç yıl önce İstiklal Caddesi'ndeki kitapçılardan birinden bir kitap aldım. Aldığım kitap Jean Baudrillard'ın "Simulakrlar ve Simulasyon" kitabıydı. Üniversite eğitimimde ingilizce okuduğum için literatürü ingilizce kaynaklardan okumaya alışıktım. Ancak, teorik kavram ve kaygıların Türkçe nasıl ifade edildiğini anlamak için Türkçe kaynaklardan da okuma yapmaya çalıştığım bir dönemdeydim. Kitabı aldıktan sonra sakin bir akşam günü, kahvemi alıp okuma koltuğuma kuruldum. Sayfaları çevirmeye başladım ve kan beynime sıçradı.

Yapıtları postmodern ve postyapısalcı akımlarla birlikte anılan Baudrillard'ın çevirmeni, çeviriyi yaparken kitabı nasıl algıladığını belirten bir önsöz yazmış. Çevirmen dediysem, sıradan bir kimse değil. Baudrillard'ın Türkçe'ye çevrilen pek çok kitabını da çeviren, Baudrillard'ın öğrencisi olduğu iddiasına sahip, Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema-TV bölümü başkanı ve bu okulda simulasyon kuramı dersini de veren öğretim üyesi Oğuz Adanır. Öyle bir önsöz yazmış ki, “acaba burada yazılanlar gerçekten Baudrillard’ın mı düşüncelerini yansıtıyor yoksa çarpıtılmış bir düşünsel garabetle mi karşı karşıyayız?” dedirten bir etki yaratıyor.

Baudrillard geçen yıl 6 Mart'ta hayata gözlerini yummuş bir düşünür. Yazıları genel olarak teknolojinin sosyal etkilerini tartışsa da, bir çok konuya değinen bir literatürü geriye bırakmış. Tüketimcilikten, cinsiyet ilişkilerine, tarihin sosyal algısından, körfez savaşına pek çok konuda yazmış. Yayınları, Gilles Deleuze, Jean-Francois Lyotard, Michel Foucault ve Jacques Lacan gibi döneminin Fransız düşünürlerle birlikte anılıyor.

Bir çok post yapısalcı gibi, işaret ve anlamın, belirli kelimeler ve işaretlerin aralarında nasıl ilişki kurduklarına göre belirlendiğini esas alıyor. Objektif gerçeklik ve işlevselcilikten kendini uzakta tutarak, semiyotik bir bakışa sahip olmasına karşın, çevirmenin yazdığı önsözden yazarın bu önemli eserinde kitapta kastedileni aşarak işlevselci ve basbayağı rasyonel sonuçlara varmaya çalışan bir akıl ile çeviri yapıldığını anlıyoruz. Daha önsözde çevirmen yazarı bu kadar anlamadığını açık ediyorsa, o çeviriye ne kadar güvenebilirsiniz?

Sadece yazım hatalarını, noktalama özensizliklerini, düşük cümleleri, bozuk anlatımları kastetmiyorum. Baudrillard'ın temel eseri "Simulakrlar ve Simulasyon" kitabı neredeyse kendinin simulasyonu haline geliyor. Çeviri de olsa "gerçek" kitabı ve yazarın kendi düşüncelerini okuma hakkını geri istemek, simulasyon teorisi ile çelişir mi acaba?

Simulasyon kuramı gibi realist epistemolojiden uzak bir kuramın "farkında olmadan bile olsa" ortaya koyduğu "gerçeğin" Batı ile "özellikle Türkiye" gibi ülkelerin arasındaki tarihsel süreç farklılığı olduğunu söylemek, önsözde kopuşun başladığı nokta. Bu iddayi açıklayan destekleyici ise daha da harika: "Çünkü dünyanın herhangi bir yerinde bu kuramın hangi tarihsel ve toplumsal gerçekliğin karşılığı olduğunu açıklayabilen kimsenin" olmaması. Gerçekliğin bu kadar esiri olan bir yaklaşımla dilden yola çıkıp semiyotik yakınlarından geçerek gerçekliğin bulunmadığını etrafımızdaki herşeyin aslen bir simulasyon olduğunu söyleyen bir kuramın kalbine varmak beklenebilir mi? Körfez savaşı gerçekte yaşanmamıştır, TV'de oluşan bir simulasyondur diyen bir düşünürün eserinden bahsettiğimizi hatırlatmak isterim.

Klasik sosyal bilimin içinde bulunduğu işlevselci kutunun dışından yorumlamacı/interpretivist bir bakışla çıkan bir pespektifin önemli bir eserini çeviren kimse, "Simulasyon Kuramı gibi bir kuramı üreten bir düşünür, bu kuramdan nasıl yararlanılması gerektiği konusunda [nasıl] herhangi bir fikre sahip olmaz?" diye nasıl sorabilir? Sorunun cevabı bir sonraki cümlede geliyor nesnel gerçekliğin altını elinden gelen her şekilde oymayı hedefleyen Baudrillard'ın çağına ilişkin "en doğru ve sağlıklı (nesnel)" çözümlemeleri ürettiğini sanan bir çevirmen! Burada nesnel olanın sağlıklı olduğu vurgusu atlanamaz bir şekilde göze batıyor.

Simulasyon kuramını araçsal işlevsel bir indirgemeyle algılayan birinin kaleminden simulasyon okumak ister misiniz? Çevirmenin iddiasının aksine, simulasyon kuramı Lumiere kardeşlerin ürettiği sinematografa benzer, herhangi bir "işe yarayacak" bir araç değildir. Çeviriyi yapan kişinin aksine, değerli bir akıl yürütme olarak simulasyon kuramının, modernist bir yorumla "gelişmiş" batı toplumları "yakalamak" veya batının "dünyaya dünya konsunuda söylev çekme ayrıcalığına son verecek" bir kavramsal düzenek olduğunu da sanmıyorum.

Türkçeden sosyal bilim okumak niyetimi başka bir zamana erteleyerek, yazın ingilizce çevirisi ve Türkçe çevirisini paralel okumak gibi bir sıkıntıyı yaşamış bir kimse olarak, çevirinin acilen düzeltilmesi gerektiğini söylemek isterim. Sadece bu kitap değil, yayınevlerindeki ve bilimsel dergilerdeki editörlük/hakemlik kurumunun daha iyi kurgulanması gerçekleşmeden üretilen yazının kalitesi nasıl iyileşebilir? Elbette birisi çıksın bu sistemi düzeltsin gibi bir talebim yok. Türkiye'deki akademik aktörlerin çevresindeki sosyal çerçevede yaşanan değişim ve Dünya ile etkileşim, umarım böyle bir değişimi de tetikler.

Herhangi bir eseri böyle çevirilerden okuyan bir yerli bilim insanının kafasını toplayarak kendi özgün perspektifini oluşturması, eğer kaynağa varamıyorsa ancak bir mucize ile olabilir. O zamana kadar yaşasın yabancı dilde üniversite eğitimi!

Etiketler:

2 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

Sevgili Deniz bey,

Bilimi bir baska dilde ögrenmek cok aci birsey. Yabanci lisani iyi ögrenmek sizin ihtiyacinizi cözer ama universitelerde yabanci lisanda egitim yaptirmak bana göre tam bir karaktersizlik ve kendine öz guvenin dibe vurmus halidir.

Yabanci eserleri orginal dilde okumak elbette en iyi durumdur ama bunu temel egitimde iyi lisan egitimi, lisede ileri duzeyde lisan egitimi ve universitede temeli atilmis lisan egitimiyle percinleyerek yapmak mumkundur.

Bende yabanci dilde 3 yil Hacettepe tipta egitim aldim sonra Isvece gelip egitim dili isvecce olan (Butun universiteler isvecce) kraliyet teknik universitesinde elektro-fizik muhendisligi okudum, tum dersler ingilizce idi kaynaklarda öyle ama egitim dili isveccedir universitelerin. Universiteye gelmis her isvecli abartili gelebilir size ama iyi ingilizce konusan bir ingilizden daha iyi kullanir ingilizceyi.

Selamlar
Halit Kosmaz

11:57 ÖÖ  
Anonymous yurtdışı eğitim dedi ki...

Cok guzel bir site oldu tebrik ederim

11:39 ÖÖ  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa