9 Mayıs 2008

TeknoKritik - 1:
“Teknoloji Benim Neyim Oluyor?”

Telekom sektöründeki güncel konuları ilgiyle takip ettiğim Tele.com.tr dergisi bana bir sayfa ayırmayı teklif ettiğinde bunu sevinerek kabul ettim. Bir süredir kendi açıkgünlüğümde, arkadaşlar arasında ve bazı dönemler verdiğim “Teknoloji & Organizasyon” dersinde açtığım teknoloji tartışmalarını, böylece daha geniş bir kitle ile paylaşma imkanı bulacağım için heyecanlıyım. Bu köşede yaşamı etkileyen yeni teknolojileri ve insanların teknoloji ile kurdukları ilişkileri farklı gözlüklerle tartışmaya çalışacağım.

Üniversite eğitimini tamamlamadan teknoloji projelerinde çalışmaya başladım ve Türkiye’nin en büyük bankalarından birinin tüm teknoloji altyapısının, tepeden tırnağa değiştiği dev bir projenin içinde buldum kendimi. Bir grup teknik adam ve birçok firma birlikte dev bir sistem tasarlamış bunu uyguluyorduk. Sistem neticede hayata geçti ama gerçekleştirme süreci bizi ilk baştaki tasarımdan çok farklı yerlere getirmişti. Daha sonra başka projelerde de benzer deneyimler yaşadım. Hayat elbette tamamen öngörülemez, ama “Bu kadar farklı bir yerde sona erecekse, biz o detaylı tasarımı baştan niye yaptık?”, “Sistemi hayata geçirmek için verdiğimiz mücadelede neler yaşadık?”, “Başarılı mıyız?”, “Ne yapsak sonuç farklı olurdu?” diye sormaya başladım.

Bu sorgulama beni teknoloji projelerinin performansının nasıl ölçüleceğine dair bir master tezine ve teknoloji projelerinde bireylerin birbirleriyle ve mevcut “zihniyetlerle” nasıl mücadele ettiğini anlamaya çalışan bir doktora tezine götürdü. Bir yandan tam zamanlı olarak teknoloji projelerinde çalışırken, bir yandan yürüyen bu öğrenme çabası ile bu soruların yanıtını buldum mu? Belki o soruların bazılarıyla ilgili daha eğitimli bir his var artık içimde ama halen kafamda daha çok teorik soru olduğunu söylemeliyim. İşte köşenin konusunun bir yarısını bunlar oluşturuyor. Ama merak etmeyin sizleri teknolojinin teorik derinliklerine boğmayacağım.

Bu arada teknoloji pratiğinden de kopmadım. Şirketlerin teknoloji tercihleri yaptığı değerlendirme projelerinde çalıştım, Kurumsal Kaynak Planlama paketleri arasında tercihler yapılmasına yardımcı oldum. Ardından, Türkiye’de ilk defa yerli bir ekip ve yöntem ile bilgi ve ağ güvenliği denetimleri gerçekleştirdim. Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi standardı ISO 27001 ve öncüllerinin mühendisliğini, danışmanlığını ve denetçiliğini yaptım. Turkcell‘de son yıllarda en ses getiren projelerden birisi olan “mobil imza”nın fikrini yaratıp, çekirdek bir proje takımı ve uzun bir çalışma ile birlikte ortaya çıkardım, artık ekibimle mobil imzanın yaygınlaşması için çalışıyorum. Ayrıca Turkcell’de iş geliştirme bölümünde çalıştığım için teknolojiyi yakından takip etmeye çalışıyorum. Dolayısıyla elde bol miktarda pratik konu, güncel tartışma da mevcut. Bu da köşenin konusunun diğer yarısını oluşturuyor.

Köşede ne yazarsam yazayım, yazdıklarımın “kritik” bir bakış açısı taşımasına çalışacağım. Köşenin adı da bu yüzden “Teknokritik”. Hiçbir işin salt övgüsüne soyunmayı düşünmüyorum. Ancak kritik bir bakış açısı sayesinde teknoloji ile olan ilişkimizi daha iyi anlayabiliriz. Bu nedenle yazıya “Başlarken” gibi klişe bir başlık atmak yerine teknoloji felsefesinin ülkemizdeki en önemli isimlerinden Prof.Dr. Ahmet İnam’ın çok sevdiğim ilk kitabının bize temel bir soru yönelten adını, tırnak içinde, ödünç aldım. Yıllar önce çıkmış bu kitabı (http://getir.net/8jc) henüz okumadıysanız, kesinlikle tavsiye ederim. Önümüzdeki ay görüşmek üzere.

Not: Bu köşe yazısı, Mayıs 2008'de tele.com.tr dergisinde yayınlanmıştır

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa