1 Mayıs 2008

Hayatı Hak Etmek





"Ama insan yaptığı işten aldığı zevk, ondan kazandığı parayı harcarken alacağı zevkten daha büyükse daha çok yaşamış sayılır. Hayattan yararlanmak mı gerekir, hayatı hak etmek mi gerekir? Hayatı hak etmeye başladığın zaman, hayat zaten benden yararlan diye ayaklarınıza kapanır.

Düşünün büyük bir orkestra şefinin, Toscannini'nin 100 kişilik orkestrayı yönetirken ondan aldığı zevk, Bodrum'da kalkıp da iki kadeh bira içerken alacağı zevkle karşılaştırılır mı yahu.

O bakımdan biz zevkli yaşamaya çalışırken acı çektirdiler bizlere. Çünkü, bu kadar topsuz tüfeksiz bir kalemle kağıttan bu kadar korkan insanlar, gölgeleşerek silinmeye mahkumdurlar. Ancak yazı kalırsa kalır ve bayraklardan daha fazla bilinerek kalır. Bugün kim tanıyor Romanof'ların bayrağını allahaşkınıza yahu. Goethe zamanında, Schiller zamanında, Shakespeare amanındaki bayrakları kimler biliyor, bak adları geçiyor burada. Buradan da iyi insanlar geçti.

Bir şiirle bitireyim bunu. Bırakalım size bu kadar traş yeter, birkaç ay gitmezsiniz berbere. Ben iyi traşçıyımdır çünkü, anlatabildim mi.

Yeryüzünde yalniz benim serseri,
Yeryüzünde yalniz ben derbederim.
Herkesin dünyada varsa bir yeri,
Ben de bütün dünya benimdir derim.

Yillarca gezdirdim hoyrat basimi,
Aradim bir ömür, arkadasimi.
Ölsem dikecek yok mezar tasimi;
Halime ben bile lanet ederim.

Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
Bir rüya ugrunda ben diyâr diyâr,
Gölgemin pesinden yürür giderim...

Bu Necip Fazılın bir gençlik şiiridir anlatabiliyor muyum. Onun için ben Necip Fazıl'ı severim.
Dünyanın en korkunç yalnızlık şiirlerin yazmış bir edebiyatı vardır Türkiye'nin.

Yıllar var ki bir kılıcım kapalı kınında,
Kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi,
Muzdaribim bu duvarın dış tarafında,
Şefkatine inandığım biri var gibi. (Kemalettin Kamu)

Kulaklarım komşuların ayak sesinde
Varsın bir yudum su verenim bulunmasın son nefesimde
Biri bana eğilip su yok desin de.

Bu kadar korkunç bir yalnızlık şiiri. Bu kadar kadınsız bir dünyaların erkekleriyiz bir yandan. Annelerimizden, kız kardeşlerimizden, karılarmızdan, eşlerimizden hangisini biz gerçek ölçüde bir erkeklik dünyasının şovalyeliğinden saklayabildik, muhafaza ettik ve onlara güvence verdik ki, onlar da bize güzel çiçekler, güzel filizler, güzek tomurcuklar açsınlar.
...
Kentiller ve köylüler vardır. Kentliliğin simgesi etli şaraplı kadınlı kahkahalı sofra demektir. Köylülüğün simgesi de, kadınsız, kahkahasız, erkek erkeğe kahveler demektir. Allah hepimizi kadınsız, kahkasız, erkek erkeğe kahvelerden kurtarsın. Amin " Çetin Altan

Etiketler:

1 Yorum:

Blogger levent özgür dedi ki...

acı yoksa sanat da yok.

1:55 ÖS  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa