19 Aralık 2005

Günlük Dildeki Faşizm

Yakın arkadaşlarım bilir, günlük dilde ağzımızdan kaçıveren, buram buram faşizm ve ırkçılık kokan yargılara, bir etnik kimliği, kötü yargılar taşıyan yüklerle beraber kullanıvermeye, dudak bükerek "çingene", "kürt", "ermeni", "rum" deyivermelere, bizden farklı olanı, "ötekini" farkında olarak veya olmadan yerin dibine batırmalara çok takılırım. Bu konunun maskesini düşürmekle, kişileri aslında basit bir cümle ile ne yaptıklarını farkettirmekle ilgili kişisel bir meselem olduğunu düşünmüşümdür. İşte tam bu nedenle, Haydar Ergülen'in 27 Nisan 2005 tarihli Radikal gazetesinde yazdığı bir köşe yazısını, kesip masama asmış, defalarca okumuştum. Bugünden sonra, bu yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim.
***
Hepimiz Faşistiz - Haydar Ergülen

Son aylarda Hitler'in 'Kavgam' kitabının çok satmasından memleketteki linç girişimlerine, kitap imhasından Beşiktaş Teknik Direktörü Rıza Çalımbay'ın 'kapıcının oğlu' diye aşağılanmasına kadar, her biri şiddet içeren çok sayıda gelişmeye tanık olduk. Köşe yazarları da milliyetçilikten faşizme, kimi 'yükseliş'lerin altını çiziyor, durum tespitinde bulunuyorlar. Görebildiğim kadarıyla da bu konuda en çok Thomas Mann'ın 'Faşizm bir ideoloji değil, bir kötülüktür' sözüne vurgu yapıldı, görmedim ama, muhtemelen Ingeborg Bachmann'ın 'Faşizm iki insan arasında başlar' sözü de bu vurgulardan nasibini almış olmalı.

Faşizm üzerine bir özlü sözler antolojisi yapılsa, o da şu özel baskı ilk 100 bin kategorisinde ucuz fiyatla basılsa, eminim çoksatanlar listesinin en başına otururdu. Merak bu ya! Yalnızca merak değil elbette, içinde faşist olmadığımızı kanıtlamaya yarayacak bir çok özlü söz bulacağımız inancıyla alırız o antolojiyi. Çünkü biz faşist olamayız! Faşist olmak kara gömlek giymektir, Nazi selamı verip "Heil Hitler" diye bağırmaktır. Öyleyse içimiz rahat, hançeremizden kopan sözlerle yedi düvele duyuracak bir şiddetle bağırabiliriz: Biz faşist değiliz!

Öğretmenlerin öğrencileri, polislerin gençleri, anne babaların çocuklarını, büyüklerin küçüklerini, erkeklerin karılarını dövmesi, iki sürücünün en olmadık sebeplerle araçlarından tahta ve demir çubuklarla fırlayıp birbirlerine saldırması, sokak çocuklarını, evsizleri tekmelemesek bile görmezden gelmemiz, kedilerin, köpeklerin soğuktan, açlık ve susuzluktan ölmelerine göz yummamız, bunların hiçbiri faşizm sayılmaz çünkü. En solcu , demokrat geçinen edebiyat, sanat ve kültür insanlarının 'seçkinci' ve 'soylu' bir tavırla, aynı camiada yer aldıkları 'meslektaş'larını küçümseyici, aşağılayıcı bir dil ve üslupla, şiddetle, sözümona 'eleştirme'si de olsa olsa nesnel eleştirinin gereğidir, faşizmin değil.

Fenerbahçe taraftarlarının, Rıza Çalımbay için 'Rıza Efendi, iki ekmek bir süt' pankartını açmaları bana bir şey hatırlattı. İki yıl önce, ömrünün son günlerindeki babamın yanındaydım, hastane odasında ordan burdan konuşuyorduk. Söz yazarlara, gazetecilere geldi, pek sevmediğim bir gazeteci- yazardan söz ederken, ağzımdan 'Kamyoncunun oğlu' sözleri dökülüverdi. Benim de babamın da beklemediği bir sözdü bu. Tüm ömrünü, ütopik de olsa sonsuz bir adalet duygusuyla yaşayan babam 'Sen de tamircinin oğlusun!' dedi. Evet, ben de bir oto tamircisinin oğluydum ve yazı yazıyordum, tıpkı kamyoncunun oğlu olan o gazeteci-yazar gibi.

Benim futbolla pek ilgim yoktur, bizim Kansu'nun deyişiyle 'Eskişehirspor'un en vefalı taraftarı' olan babam Kel Hasan Usta ise futbolu severdi, Rıza'yı da futbolculuğundan beri sevip takdir ettiğini biliyorum, bu sevgide Rıza'nın 'kapıcının oğlu' olmasının da özel bir önemi vardı. Faşist olmak için iktidar olmak gerekmiyor elbette, iki kişi arasındaki ilişkiden başlayarak aileye, okula, sokağa, hayatın her alanına kök salmış ve yaygınlaşmış bir kötülük faşizm. En çok da dilde ortaya çıkıyor, dil sürçmesi deyip geçiştirdiğimiz cümlelerde. Kara gömlek giymiyorum, kendimi bildim bileli sosyalistim, ama bir insanı 'kamyoncunun oğlu' diye aşağıladıktan sonra bunların ne önemi olabilir ki? Bu da dildeki faşizm değil midir? Evet, ben de faşistim, hepimiz gibi. Dilimi ne kadar iktidar söyleminden uzak tutmaya çalışsam da, içimdeki faşist zaman zaman dil sürçmesiyle de olsa ortaya çıkıveriyor işte! Galiba hepimiz gizliden gizliye faşist olduğumuzu biliyoruz, içimizdeki faşisti susturmaya çalışıyoruz. Ömrümüz de bu yerleşik faşistten uzaklaşmaya, görmezden gelmeye, onu yok etmeye çalışarak geçiyor. Faşizme karşı mücadeleye de bu yüzden önce kendimizden, içimizden başlamak gerekiyor.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa