25 Ocak 2009

Sevgili Babamın Anısına


Bugün eski DPT müsteşarı ve Türk siyasetinin önemli isimlerinden babamın ODTU Hazırlık sınıf arkadaşı İlhan Kesici'den bir eposta aldım. Kendisi de ODTU Endüstri mezunu olan Kesici, kendi web sitesindeki bir fotoğrafı görmemiş olabileceğimizi düşünerek bizimle paylaşmış. Resimde sevgili babamın hazırlık sınıfındaki tüm kalbiyle gülümseyen bir resmi var. Buraya not düşmek istedim. Bir de Ertuğrul Özkök'ün 4 Ocak yazısı var aşağıda.

Bu resimleri, yazıları gördükçe giderek artan bir istekle babamın biyografisini yazmayı hayal ediyorum. "Bir gün oturup konuşalım da anlatayım" deyip anlatamadığı neler vardı acaba? Onun hayatında 68 kuşağının "şovalyelerinin" hikayesini bir gün kaleme alabilmeyi isterdim.

Tesadüf biz de 7 kişiydik - Ertuğrul Özkök / Hürriyet (4 Ocak 2009)

HER erkeğin hayatında mutlaka bir bekár veya öğrenci evi vardır.Benimki, Ankara Bülten Sokak'taydı.

Tesadüf ya biz de 7 kişiydik.

İçimizden biri galiba Antakyalıydı.

Geriye kalan altımız ise İzmirli.

Birimiz hariç hepimiz Türkiye İşçi Partisi sempatizanıydık.

İki apartman ötemizde Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin kız öğrenci yurdu vardı.

Orada da bazı İzmirli kızlar kalıyordu.

Akşamları, Bülten Sokak ile Tunalı Hilmi'nin kesiştiği köşedeki "Hamdi'nin Lokantası"na giderdik.

Orası üniversite yemekhanesi gibiydi.

Haftada en az iki üç gün, lokantadan çıkınca ya sinemaya giderdik, ya da İzmirli kızlarla bizim eve.

Evin en küçük odasını ODTÜ Mimari'de okuyan bir arkadaşımıza verdik.

Öteki oda ise iki arkadaşımız tarafından paylaşılmıştı.

Geriye kalan 4 kişi, L şeklindeki salonu bölüşmüştük.

O evden Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni çıktı.

Koleksiyon mağazalarının sahibi Faruk Malhan çıktı.

İzmir'de Hilton Oteli'nin inşaatının denetimini yapan mühendis çıktı.

Tekel Genel Müdürlüğü'nü, daha sonra Yaşar Holding CEO'luğunu yapan Mustafa Güçlü çıktı.

Bir tiyatrocu çıktı:

Ertuğrul Esençay.

Başarılı bir mimar olan Önder Tunçalp çıktı.

Yedinci arkadaşımızın ise izini kaybettim.

Önder Tunçalp, üç yıl önce aramızdan ayrıldı.

* * *

Hayat bizi başka başka yerlere attı.

Ama Bülten Sokak'taki o öğrenci evini hiçbir zaman unutamadık.

O evden aklımda kalan epey hatıra var.

Tuhaftır, hatırladığım hiçbir yılbaşı yok.

Ya ailelerimizin yanına gitmişiz, ya da öylesine sıradan, tabii kanyakla kolanın karıştırıldığı sıradan yılbaşılar yaşamışız.

Yedi çocuğun dramını öğrendiğimde aklıma Bülten Sokak'taki ev geldi.

* * *

Acaba bizim başımıza da böyle bir şey gelebilir miydi?

Bina, kömürle çalışan kalorifer sistemine sahipti.

Banyomuzun termosifonu ise havagazıyla çalışırdı.

Hepimizde biraz havagazından zehirlenme korkusu vardı.

O yıllarda havagazından zehirlenen öğrenci var mıydı, hiç hatırlamıyorum.

Bir de şunu merak ediyorum.

Bizim başımıza böyle bir şey gelseydi, acaba bir belediye yetkilisi veya siyasetçi çıkıp, üstümüzün çıplak olup olmamasına takar mıydı?

Doğrusu o günlerde böyle tıynetsizlik yapacak bir siyasetçi de hatırlamıyorum.

Eminim sadece içleri acırdı...

"Yedi" rakamının bizim kuşağın hafızasında travmatik bir izi vardır.

Ne zaman bir evde 7 gençten söz edilse, aklımıza hep Bahçelievler katliamı gelir.

Türkiye İşçi Partili o 7 çocuğun katledildiği gün, hayatımızda bir şeylerin değiştiğini hissetmiştik.

Şimdi 7 rakamı hayatımıza bir başka travmatik olayla giriyor.

Üstelik bu defa sadece kaybolan hayatları değil, onların arkasından istifrağ edilen sözleri de hatırlayacağız.

* * *

Doğalgaz müdürünün hoyrat sözleri, eminim bekár evlerinde, öğrenci evlerinde kalan milyonlarca insanı çok üzmüştür.

Çünkü o öğrenci evlerinde çok insani hayatlar yaşandı.

O evlerden çok büyük dostluklar çıktı.

Çok büyük aşklar yaşandı, çok büyük hüsranlar da.

O evlerden benimki gibi çok uzun evlilikler de çıktı...

Bu cümle, biz öğrenci evi çocuklarının kanına, işte bu hatıralar yüzünden de çok dokundu

2 Yorum:

Blogger Yumuk Kelebecik dedi ki...

Sevgili Deniz;

Seninle yüzyüze tanışamadık, babanla IDEA vesilesiyle başlayan diyalogumuz devam ettiği sürece hep kulaklarını çınlatmıştık, benim için çok değerli çok saygıdeğer bir insandı. Aslında seninle tanıştırmak istiyordu, vesile olmadı...

Bir kaç ay evvel eski klasorleri incelerken annenle babana vermek uzere hazırlayıp da verememiş oldugum nikah davetiyem elime geçti, oysa ondan 2 sene sonra baban annenle beraber oğlumu ziyarete bile gelmişti. O günden sonra bir kaç defa daha görüşmüştük.

1999 depreminde yalova'daki yeğenimden haber alamadığımda TOKI'de onu ziyarete gittiğimde -ki Izmitten haber alamamış olmanın endişesini taşımaktaydı- kendi derdini unutup beni teselliye uğraşmıştı. Haber aldığımda sevincimi ilk muştuladığım kisi de o olmuştu.

Benim için çok özel çok önemli biriydi baban... Ben 19 yaşında, üniversitenin 1. sinifinda kaybettim babamı, uzun zaman sonra bir baba sıcaklığı ve diyalogunu onunla yaşadım.

2:41 ÖS  
Blogger Deniz Tuncalp dedi ki...

Cok cok cok tesekkur ederim. Blogger moderation sayfasina bugun girince gordum yorumunuzu. Umarim cok gec olmamistir.

Bu arada ben de tanismak isterim ama blogger profiliniz kapali oldugundan kim oldugunuzu cozemedim. Ferruh Mavituna olabilir misiniz diye bir tahminim var ama ondan da emin degilim.

Mesaji okursaniz bana bir mail atar misiniz? Email adresimi bulamazsaniz buraya comment birakin ltf.

5:27 ÖÖ  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa